"Nescio, sed fieri sentio et excrucior."
Catullus
"O belde"den kovulalı çok oldu
Raksına kapıldım ben de mutadın
Akışına bırakalı yok oldu
Mai bir köpüktü bende muradın
Aynalarda aksin aradığım, ey
İpeksi silüet, pırıltılı şey
Desem ki özümsün, ben sana üvey
Rakîbim, vesvesem, vehmim, yok-kadın!
Aklımdan, gönlümden çıkardımsa da
Gönlümde, fikrimde hep aynı sâdâ
Akşam vakti, elde kalem, masada
Melûlüm aklıma düştükçe yâdın
Ey yok-kadın, ey çocuklar mabudu
Aşıklar, mecnunlar, rindler umudu!
M. Bahadırhan Dinçaslan
22 Ocak 2014 Çarşamba
16 Ocak 2014 Perşembe
Avaze-i Elest
Gel ey sultan-ı hubanım elestîden müştakem
De sahba-yı âlihede men bir kırık zevrakem
De sahba-yı âlihede men bir kırık zevrakem
Ferahnak fasıllar raksı mutrıbin tellerinde
Hanendeler mene handan men zavallı gamnâkem
Hanendeler mene handan men zavallı gamnâkem
Her necmine birer melek yoldaş etmiş de Hüda
Feriştemden cüda düştüm men bedbaht-ı eflakem
Feriştemden cüda düştüm men bedbaht-ı eflakem
Meyinden tadalı beri adın aydur hu derem
Sefa kılsan razı cefa etsen ram-ı firakem
Sefa kılsan razı cefa etsen ram-ı firakem
Gam mıdır ez-cümle alem tekzib etse hikemin
Duymam, görmem, bilmem derim etrak-ı bi-idrakem
Duymam, görmem, bilmem derim etrak-ı bi-idrakem
M. Bahadırhan Dinçaslan
Sözcükler:
Sultan-ı huban: Sevgililer sultanı, güzeller sultanı
Elestî: Elest meclisi, inanışa göre tanrının ruhları cisme
bürümeden topladığı meclis. Eski gelenekte, müziğin lakaplarından biri de, “avaze-i
elest” yani “elestin sesi”dir.
Müştak: Özleyen, arzu eden
Sahba: İçki içilen platform.
Alihe: İlahlar
Zevrak: Şişe
Ferahnak: Bir musiki makamı, “ferahlık içeren” gibi bir
anlamı var
Mutrib: Sazcı
Hanende: Şarkıcı
Handan: Gülen
Gamnak: Gamlı
Necm: Yıldız
Ferişte: Melek
Cüda: Ayrı
Bedbaht: Şanssız, kötü talihli
Eflak: Gökler
Hicr: Ayrılık
Şak: Parça, yarık, surede “inşakka” (yarıldı) olarak
geçiyor.
Şek: şüphe
Fariğ: Alakasız, öte
Taib-i bihude: Boş yere tövbe eden
Zahid-i zerrak: İki yüzlü ibadet eden kimse
Aydur: Eski Türkçe “aytmak” söylemek anlamına gelir. Halk
şairleri vs. bu yüzden “aydur”, “eydür” derler, “Yunus Emre aydur”: “Yunus Emre
söyler ki”
Ram: itaat eden
Firak: Ayrılık, ayrılık acısı
Tekzib: Yalanlamak
Hikem: Hikmetler
Etrak-ı bi-idrak: İdraksiz, anlayışsız Türk(ler)
[1] Ahmed u
Kamer meseli: “Saat erişti ve ay ikiye bölündü” diye başlayan Kamer suresine
gönderme.
[2] Nef’i’den
sevdiğim bir kullanım: “Ne taib-i bihude, ve ne tevbe-şikestiz” yani “ne
boşyere tövbe eden, ne tövbesini bozanız.” Dize sonundaki zerrak da, Kaygusuz’un
“Ben bu zerrak sofulardan başkaca şeytan bilmezem” deyişinden mülhem.
Etiketler:
Avaze-i Elest,
Hece vezni ile gazeller,
M. Bahadırhan Dinçaslan
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)