20 Aralık 2022 Salı

Aday Olma Kılıçdar

-Neyzen'in hatırasına hürmetle-

Ne tatlı bir dede idin huysuz ihtiyar oldun
Bahçende biten gülleri kendi elinle yoldun
Boş bir tenekeymişsin ki hemen cürufla doldun

Bu yaşta bir dua ile anılmaktır sana kâr
Durduk yere kargış alma aday olma Kılıçdar

Mıkdara iki yardımcı yardımcıya sekreter
Nasılsa cebinden değil bol keseden ver ha ver
Bir çüke de derman ol be yeter babacım yeter

Vizyonun yok misyonun yok varsa yoksa iftikar
Duy ki millettir bağıran aday olma Kılıçdar

Postuna dede ettiğin yadırgının düşkünü
Büyük buluşma dediğin çengi çingen düğünü
Korkum satarlarsa sana Brooklyn köprüsünü

Ucuza kapattım dersin ve edersin iftihar
Bu işlerden çaktığın yok aday olma Kılıçdar

Helalleşme derken sana hakkım haram olacak
Sana bıldır verdiğim oy tuzlu yaram olacak
Üç dalkavuk üfürüğü bize kuram olacak

Danışman diye tuttuğun beş köpektir iki har
Lafla gemi yürümüyor aday olma Kılıçdar

Partisinden ikrahı bu seçmen seninle tattı
Ne kadar yardakçın varsa hepsi çamura yattı
Bozulan asabımızdan yüksek gerilim hattı

Çek bedava elektrik bayram eylesin çomar
Faturamı dün ödedim aday olma Kılıçdar

Olma yahu olma işte güneş biziz balçık sen
Muhalefeti besleyen et biziz de kılçık sen
Duy bir daha bir ozandan bunu açık saçık sen:

Elin yumruğun yemeyen yumruğun balyoz sanar
Bize pehlivan lazım sen aday olma Kılıçdar

Deli Avşar'ın tepesi attı seni severdi
İtin mabadına yakın gördü seni de yerdi
Sen hariç bütün milletin seçim kazanmak derdi

Bundan gayrı sanma bu halk zırvalarına kanar
O götte bu don durmuyor aday olma Kılıçdar

Bahadırhan Dinçaslan

16 Aralık 2022 Cuma

Bu Kadehi Al Benden



Göz kapağım ardına bir tablo dağlamış ressam
Ben fırçadan kaçıyorum gitmiyor tuval benden
Hiçbir şey olmamış gibi şurda çöküp uyusam
Eli, Eli! Yorgun düştüm bu kadehi al benden!

Bu emanet beni aştı kurt kesildim kuzuma
Ne yazdıysa o uğursuz el levh-i mahfuzuma
Bir meşum karanlık kuzgun tünemiş sol omzuma
Çökmüyor bastığım yerler - gitmiyor vebal benden
Eli, Eli! Doldum taştım bu kadehi al benden!

Üç dirhem gümüşe değmez terekem kuru takır
Başımda dikenli tacım bileklerimde bakır
Eli! Bunu hangi baba evladına yaşatır?
Ağzımı diktiler sorma mizanda sual benden
Beklemiş leş gibi şiştim bu kadehi al benden

Abamı zeytin dalına astım bir kılıç aldım
Babamı seher yeline iki nefeste saldım
Mezbahaya çekilirken direndim yolda kaldım
Bin yıl sonraki oğluma kalmasın masal benden
Celile'ye geri koştum bu kadehi al benden!

Artık senin değil benim emirlerim caridir
Cihadıma kibrim, tutkum ve arzum havaridir
İkrahım yedi iklime dört diyara saridir
Bekleme şimdiden gayrı asla itidal benden!
Eli, Eli! İşte coştum bu kadehi al benden!

Bahadırhan Dinçaslan

10 Aralık 2022 Cumartesi

Riddle of Strider - Türkçe Çeviri



Altın hep altındır ışımasa da
Kadim kudret çökmez dağ olsa yükü
Kayıp mıdır her dolanan susada?
Don mu vurur derine inen kökü?
Küllerinden közlenecek çerağı
Şom gölgeden bir yalaz ışıyacak
Kırık kılıncın alınca kılağı
Mahrum başı yeni taç taşıyacak 

Orijinali: J. R. R. Tolkien

Çeviren: M. Bahadırhan Dinçaslan

30 Kasım 2022 Çarşamba

Erşiya'nın Ağıdı

 -İşgalci İran'ın molla rejiminin zulmüne dayanamayarak intihar eden Erşiya'nın aziz hatırasına-

Erşiyacık, taze fidan, tay oğul
Seslenirim duymaz mısın ay oğul?
Hadi çık da şol Sehend'in bağrına
Benzinden ak kuzuları yay oğul

Sezdim oğlum bana anne demenden
Bildim ahir bir uğursuz gümenden
Tez usandın seyr-i sahn-ı çemenden
Cennet midir şimdi sana cay oğul?

Molla bilmez, müftü bilmez balamı
Ben büyüttüm çektim nice alamı
Olmadın ya cibgir farsın gulamı
Olasan Türk cennetinde bay oğul

Erşiyacık, Erşiyacık ay oğul
Göyce gökte ulduzları say oğul
Çehrenden bir hilal bağışla yurda
Gözlerimden hiç olmasın zay oğul

M. Bahadırhan Dinçaslan

25 Kasım 2022 Cuma

Siechentrost



Bir kalın hastalık cüzzam önünde divan durur
Zarif hanımlar ve beyler gündüz vakti kudurur
Cehennemde bir vadiye çevirir sokakları

Hengamenin ortasında bir şair burnu düşmüş
Etlerine itler mekruh bir iştahla üşüşmüş
Kendi çığlığını duyup düşüyor kulakları

Kupkuru yanaklarından gözleri dökülüyor
Görünmez kerpetenlerle dişleri sökülüyor
Ufalanıyor adını söylese dudakları

Dağılırken bir ebedi ömre dair imanı
Dokunduğu yerde minik bir ölümün nişanı
İnce parmakların mezar taşıdır tırnakları

M. Bahadırhan Dinçaslan



18 Kasım 2022 Cuma

Şeytanın Böbrek Taşı




Ezeli kan davalıma binlik ısmarla, saki!
Düşmanın mübarizinde bir teselli buldum ki
Gayrı bihod oyalanmam dostların tafrasında

Ömrüm hiçliğin peşinde boşa geçtiyse bile
Bir yüzük dövdüm cevheri beyhude ve nafile
Devr-i fasidim kaşlanır İblis'in safrasında

Belki bugün sayılmıyor hiçbir mecliste hatır
Ne gam! Baş köşede yerim ezelden ayrılmıştır
Şeytanın buyur ettiği bir zakkum sofrasında

M. Bahadırhan Dinçaslan

29 Eylül 2022 Perşembe

Melun

Kısık gözlerime dolan borcumun vadesidir
Gölgem ardımda koyduğum asrın seccadesidir
Ciğerlerimde yükselen küfrün ifadesidir
Kanımda kabaran tufan hiçliğin müjdesidir
Allah'ın yüzüne söven kafir iradesidir
Sol elle ikram ettiğim Davud'un badesidir
Söylediğim şeyatinin melun neşidesidir
Çığlıklarımın yırttığı ölümün perdesidir
    Bir başıma ben dikildim tanrıya mübarezem

Barbut müptelası sarhoş tanrının kumarında
Adımı yitirdim doksan dokuz yüzlü zarında
Kitabeler okumaktan şuara mezarında
Hafızama nisyan düştü - tüm ümidim yarında
Kör şairin ölümleri hoşlayan vakarında
Bir taze duruş keşfettim ber-kadem kararında
Hurufiyim hakkı buldum lamelif esrarında
Bir ebedi tavaftayım kendimin civarında
    İman tahtama sığındım mevzim epey müstahkem

Şimdi yüzümü görenler soluna tükürüyor
Nefesimi kim koklasa kan irin öksürüyor
Gözüme dokunan gözü bir karanlık bürüyor
Dinleyenin kulağında kuduz kurtlar ürüyor
Busum dağladığı tenin ruhunu sömürüyor
Bir ikrah ki buzlu tadı kıyamete sürüyor
Diş düşüyor, dil kuruyor ağızlar köpürüyor
Ayak izimden akrepler kör çıyanlar yürüyor
        Uğrum nereye? Durağım benden gayrıya mahrem.

M. Bahadırhan Dinçaslan
        

12 Eylül 2022 Pazartesi

Cehennem



Karia'yı ben bilirim yar kucağından sıcak
Nihayet günüm dolunca görkemle açılacak
Bu raşesiz sürgünümde hak etmektir ödevim

Dudağım zakkum arıyor devlerin avucunda
Arz-ı mevudun vaadi sigaramın ucunda
İnip kalkan ciğerimde kımıl kımıl peşrevim

Kızıl yalaz saadetim Allah'ı kıskandırır
Burnum dağlanmış gözüm kör kulağım bütün sağır
Hep kendimle başbaşayım - cehennem benim evim.

M. Bahadırhan Dinçaslan

30 Ağustos 2022 Salı

Pehlivanım

-Zaferimizin yüzüncü yılına-



Üç kıtanın terekesi alnının kırışığı
Yedi iklimin kaderi tuttuğu ellerinde
Han Tengri'den yalaz almış gözlerinin ışığı
Tanrı yiyen ejderhalar oynaşıyor derinde

Geniş göğsü tufan dolu nefesinde med-cezir
Kaç asrın öksüz Türklüğü yüreğinde mücessem
Sol omzunda elde kalem serkatib-i esatir
Destan yazıyor bu yeni doğan tanrıdan mülhem

Yürüyor - tazimle kalkıp Timur, Tunga, Kültigin
Selamlıyor Ön Asya'nın bu son mübarizini
Yürüyor - mayasın çalan balkanlar gibi çetin
Şakayıklar, mor sümbüller çiçekliyor izini

Kudret eliyle kaldırıp hiçliğin ortasında
Türklüğün yer küresini sırtlanan pehlivanım!
Silik, soluk adımızı arzın haritasında
Dağlayıp mahşere değin mahfuz eden civanım!

İşte karşında ocağım söndüren su iblisi
İşte karşında evimi talan eden ejderha
Doksan Türk'ü boğmadadır doksan dokuz kavisi
Dokuz başından yurduma kan damlayan mezbaha

Yürü gök saklasın seni tanrılar alkışlasın
Yürü sana kurban olsun yerin suyun iyesi
Kıtlık ardı yağmur gibi sarsın bizi halasın
Senindir bizi terk eden tanrıların payesi

(...)

Vaktiyle yediği tokat içini kavuruyor
Pehlivanım yaylanıyor Eskişehir'e doğru
Pazusunda kavi Türklük bir yumruk savuruyor
Polatlı'dan gerilerek güzel İzmir'e doğru

M. Bahadırhan Dinçaslan

22 Ağustos 2022 Pazartesi

Zebani




Tak-tak! Ruhumu dövüyor bir abanoz havanda
Tak-tak! Son şiirin vezni sanırsın yelkovanda
Tak-tak! Yavan ahenginde tuhaf sehl-i mümteni...

Çenem ellerim kaskatı - yalnız bu ses var: Tak-tak!
Şimdi son kez kucaklayıp boşluğa bırakacak
Kulağıma kum doldurup bu menfur gulyabani

Her gece başka ilhamın mezarını kazıyor
Tanrıların şiirine bir nazire yazıyor
Şairlerin tabutunu çivileyen zebani

M. Bahadırhan Dinçaslan

7 Ağustos 2022 Pazar

Sallamböke



Sallamböke sallanıyor papağı salkımsaçak
Bir meçhulün tanrısını zikreder parmakları

Sırtında Nuh yadigarı abası yosun tutmuş
Hiçbir çarığın ufkuna sığmıyor ayakları

Yedi yerinden yol bilir yaylanın ağuşuna
Zapt eder yerli yerinde yarları, koyakları

Yakını sürgüne yollar kırağ' çalmış gözleri
Islığı dizi dibine çağırır uzakları

Obanın cümle kuzusu elinden tuz yalamış
Kopillerin ensesinde iz koymuş şaplakları

Ondan sorarlar Allah'ı, gaybı ve bereketi
"Bire oğlum..." der giderir ez cümle merakları

Onun elinde büyümüş babalar, günü gelir
Oğullarını verirler çek diye kulakları

Dedim ya Sallamböke'dir Avşar'ın bilicisi
O anlatır şeyatinin kurduğu tuzakları

Kim bilir kaç nesil geçti nasırlı ellerinden
Kaç tor tosun tımar etti yumrulu tarakları

Gülmez, ağlamaz, konuşmaz lazım değilse öyle
Yontar durur meşesinden biçimsiz budakları

Sallamböke hep orada, yakında bir yerdedir
Haftanın yedi gününe yedi renk kuşakları

Fakat yılda bir gün onu arasan bulamazsın
Kış ortası çattığında  yol tutar ırakları

Kimse bilmez yalnız bir gün nerede, kiminledir
Nere taşır gövdesini yaylanan ayakları?

Takıldı zihnime kıymık gibi bu basit soru
Ala akşama bağladım kaç gece şafakları

Derken fark ettim ki her güz bir evden ağıt ağar
Bir kazaya kurban olur obanın uşakları

Kimini alıcı kuşlar alır havut üstünden
Kimini seline katar Sarız'ın ırmakları

"Bu işte bir iş var kesin..." dedim kendi kendime
Bir gün efkarla gezerken yamaçta bucakları

"İster misin köyümüzün kır mollası tırpanla
Biçer olsun bu zavallı göy yeşil başakları?"

Gitti o sevimli çehre dimağımdan, yerine
Bir heyula peyda oldu boynuzlu şakakları

Döndüm ki köy odasında kurulmuş baş köşeye
Elham okutur önüne çökmüş yumurcakları

"Olur mu ki? Bu üşütük ihtiyar ifrit olsun?"
Düşünürken bir oynaştı alnının çatlakları

Bir lahza göz göze geldik - bildim tekin değildir
Bir karanlık saklıyordu gözünün çapakları

Sabredip kışı bekledim huylandırmadım asla
Şüpheme sırdaşım edip pullanan kavakları

Nihayet peşine düştüm gün gelip ilk sabahtan
Kuş kademi arşınlarken ıpıssız sokakları

O gitti ben ardı sıra iz sürdüm tilki gibi
Sallana sallana aştık sırtları, çatakları

Geldik ki yaylaya ulu kayının gölgesine
Bir tuhaf sıraya dizdi altında çanakları

Birine siydi birine ağladı ve tükürdü
Kan boşalttı ötekine gözünden tırnakları

Açıldı kayın kovuğu öte alem kapısı
Uğursuz uğursuz düştü sararmış yaprakları

Kovukta onlarca çocuk! Mecalsiz iniltiler...
Kimi ölmüş ve çürümüş çoktandır yanakları

Kimi yaşıyor: Gözleri oyulmuş, burnu yenmiş
Bir arsız iştah ısırmış titreyen dudakları

Ellerim titrerken bir pus çöktü yaylaya birden
Gaybdan uzanan el gibi kayının saçakları

Kıvrıldı kıvrandı döndü birer suret kazandı
Kayın dallarından meşum kabusun hortlakları

Üşüştüler sabilerin etlerine keyifle
Uludular yeri dövdü hevesle toynakları

Doyan karıştı geldiği yosun kokulu sise
Köyümüzün ikbaliyle dopdolu kursakları

Sis kalkınca Sallamböke döndü ve bana baktı
Süzdü tepeden ayağa kısık göz kapakları

"Bire oğul" dedi sonra, sesi yılgın ve mahzun:
"Boş kalsa gerektir bazı ananın kucakları.

Ben de bilirim kefenle değişmek kolay değil
Süt kokulu bebekleri beleyen kundakları

Fakat yanlış bir tanrıya kulluk ediyor köylü
Doğru kurban kesilmezse yakındır helakları

Unuttular bu yaylanın gerçek sahiplerini
Irak çöller serabına adanır adakları

Kızdırdılar tanrıları yad dinine geçerek
Bir ben kaldım gütmeye bu baldırı çıplakları

Malımızdan üleşini vermeyince bunlara
Yavrularımız oluyor berzahta erzakları

Her yıl içim kan ağlayıp birini seçiyorum
Az azar doyurmak için bu Karakorşakları..."

...

Sallamböke kaç yıl oldu karıştı yere suya
Örttü üstüne uyudu kurumuş pıtrakları

Bir ben kaldım unutulan hakikatin bekçisi
Bir açıp bir kapatmaya uğursuz savakları

Allah'ın da unuttuğu köyler vardır uzakta
Geçmez orada bilindik emir ve yasakları

Siz siz olun kırağından geçiniz, görürseniz
Ters ayaklı bir şairi sularken zambakları...

M. Bahadırhan Dinçaslan



13 Haziran 2022 Pazartesi

Sancı



Ne bir kulak duyar senin mahzun şikayetini
Ne zavallı ahvaline bir göz nigehban olur
Görünmez celebler çeker kancalarla etini
Buzul yalaz mengeneler kasığında burulur

Mil çekilmiş gözlerinden yeşil irin ağlarsın
Karanlığın fısıltısı iğneler kulağını
Bir imkansız el beklersin seni avutup sarsın
Yalarsın ümidin çoktan kurumuş bulağını

Çatlak dudağında tuzlu bir ikrah oğul verir
Ufalanır parmakların her nereye dokunsan
Reddedilmiş evlat gibi yapayalnız ve hakir
Asra kasem hüsranıyla karşında: İşte insan!

Binlercesinden birisin cehennemin dibinde
Bir cemde binlerce teklik birbirine yabancı
Her lahzada var olmanın azabı, akabinde
Kezzap solumuşsun gibi ince, keskin bir sancı!

M. Bahadırhan Dinçaslan

10 Haziran 2022 Cuma

Şeytanın Bıyıkları


Şeytanın bıyıklarından ilmek ördüm boynuma
Ruhu cam kırıklarından bir yar girdi koynuma
Sigaramın kenarından hırıltıyla inledim

Boşaldı kulaklarımdan bütün fikr-i sabitler
Kıtlık sonu iştahıyla geldi cinler, ifritler
Emdiler hararetimi nihayet serinledim

Odamda öte aleme açılan pencereden
Görünen yarı yıkılmış ve metruk minareden
Istırabın salasını ninni gibi dinledim.

M. Bahadırhan Dinçaslan

12 Mart 2022 Cumartesi

Ninni

 -Oğlum Elçibey Duran'a-

Göz kapağı gerisinde gece bir boş tuvaldir
Her sabah göğün yüzünü öz rengine boyuyor

Düşünde bir kızıl elma çehresi mütebessim
Minik parmakları günün kabuğunu soyuyor

Dudak çukurunda bir çiğ melekler sütü gümrah
Yedi öğün bereketten nasip alıp doyuyor

Yıldızların ninnisini kurtlar kuşlar içinde
Cin Atası Ceren Tay ve Elçibey'im duyuyor

Eşik iyesi nöbette babası ribattadır
Cümle kötülükten emin mışıl mışıl uyuyor...

M. Bahadırhan Dinçaslan

5 Mart 2022 Cumartesi

İsra



Kirpiklerim bir kıvamlı karanlığın içinde
Birbirine yapışıyor boğuluyor gözlerim
Dudağımı kurutuyor yükselen bu uğultu
Kaskatı bıyıklarımdan sarkıt salıyor terim
Bir heyula yükseliyor sahanlığın içinde

Ayranlık'tan beri ıslak nefesi ensemdedir
Anladım: Yalnız değilim evden çıktım çıkalı
Beni bu dağ yollarında nasıl da deniz tuttu?
Karanlığın perdesinde kocakarı masalı
Gölge oyunu oynuyor bu davetsiz misafir

Yeter ki yoldan çıkmasın titreyen ayaklarım
Köye varmama az kaldı - şu tepeyi dönünce
İlk ışıklar görünecek - ömre bedel bir muştu
Ay karanlık, yıldızlar da şom uğursuz sönünce
Bir titrek aleve hasret kaldı göz kapaklarım

Fakat sesler... Bağırtılar! Rahat vermez heyula!
Yanık kokusu geliyor burnuma meçhullerden
Adımı sesliyor sanki sol yanımda bir kuytu
Ebemin ak hamaylını okuyorum ezberden
Bu seslerin hatifleri ilişmesinler yola!

Çığlık kıyamet söküyor dağların dişlerini
Alınkavak'ın altında görünmez kerpetenler
Ayranlık yolunda kaldım Allah beni unuttu
Sabah cesedimi bulur soyar artık çingenler
Fakat kimse kurcalamaz cinlerin işlerini!

M. Bahadırhan Dinçaslan

26 Şubat 2022 Cumartesi

Slava Ukraini



-"Cebinize ay çekirdeği koyun, öldüğünüzde ülkemizde çiçek açacak" diyerek Moskof işgalcileri karşılayan Ukraynalı kadına, Cenişke'de köprü uçuran askere, Yılanada kahramanlarına-

Kozak kanıyla sulandı - bu topraklar karadır
Adam boyu başak biter - yakılır biçilmeden
İnsanımız yanık olur, köylüdür, fukaradır
Soluk mavi gözlerinde gün öğütür değirmen

Bileğimiz sıska kaldı açlık çektik epeydir
Gözümüzün feri söndü bıyığımız kesildi
Fakat tükenmedik beyim - olsun, bu da bir şeydir
Erliğimiz değil, yalnız nüfusumuz eksildi

Bir kez olsun biçmek için ektiğimiz tohumu
Otuz yıl bir kara saban peşinde ter akıttık
Bir hasadı çok gördüler - gelmedi bağ bozumu
Çektim dirgeni, tırpanı; yetişir dedim artık

Yetmez mi kör ozanları kurşuna dizen soyu
Sulbümü besiye çeker yamyam iştihasına
Kaç ceset daha yutunca dolar bu dipsiz kuyu?
Şerefim neden mezada düşsün yok pahasına?

Kız kardeşim, avucunda günaşık çekirdeği
Hasmıma sunacak yarın - hasadımdan payıdır
Gübresi olacak yarın süngülenmiş göbeği
Yurdumun çiçeklerinin - şenlenecek dağ bayır

Yalnızım, zayıfım fakat tastamam erkeğim ben
Bin Calut'a bir Davud'um, gökkubbe sapanımdır
Yükselip bir kargış gibi mütevazı dereden
Köprüler deviren bu sel kavi Kozak kanımdır! 

Bir veba seline falez, artık buraya kadar
Benim döşüm durduracak çağa kast eden kini
Çağlar boyu bu sedayla köpürecek dalgalar:
Yılanada kıyısında: Slava Ukraini!

M. Bahadırhan Dinçaslan



5 Şubat 2022 Cumartesi

Ceset

-Muhammed Akif Kalaycı'nın ilhamıyla-



İncemağra deresinde baktım kuzgun iniyor
Kara mucuk oğul vermiş köpeklere gün doğmuş
Göze kasteden bir koku yoldan geçsen siniyor
Sanki bu metruk derede şeytan oğlunu boğmuş

Havlamalar, ulumalar, vızıltılar içinde
Eğildim baktım koyaktan: iki büklüm bir ceset
Yüzüne ilişti gözüm uluyuverdim ben de
Sırıtıyor bana sanki ağzı meşum hayalet

Dudağını şeytan öpmüş gözünü cinler yemiş
Kırık boynunda bir girdap balıkları besliyor
Göz çukuru hala canlı kıpır kıpır meneviş
Çıyanlar tepreşe durmuş yılanları sesliyor

Kan davası olabilir, otlak davası yahut
Kim öldürdü - meçhullere karıştı şimdi çoktan
Belki gece intikalde rast geldi de bir haydut
Fırsat bu fırsattır dedi - yanlış yer yanlış zaman

Melekler yüzünü örttü Allah ikrah getirdi
İşi şeytana kalmıştır bu sahipsiz cesedin
Bu derenin iyesidir artık emrine girdi
Bir intikam arzusuyla sonsuza kadar rehin

M. Bahadırhan Dinçaslan




25 Ocak 2022 Salı

Cin Düğünü


Üçevler'in yaylasında bir cin düğünü gördüm
Elif Karı'ya anlattım gözlerimi ısırdı
Kulak zarımda vuruyor hala o meşum kudüm
Göz kırpınca geçen bir an - sanki beş bin asırdı

Göğün kuşağı çözülüp düştü bir dağ dibine
Ters ayaklı hafakanlar halay çeker başında
Sunakta adak bebekler gecenin sahibine
Soluk yeşil bir ürperti kadim Yada Taşı'nda

Nebbaşlar seyrine gelmiş dişleri çalıntıdır
Al Karısı aç aç oynar gülüşleri diş döker
Demirkıynak tahta çizer ruhların mezatıdır
Ayın görünmez yüzünden firari gece çöker 

Karakorşaklar tepinir çocuk kemiklerinde
Genç kızların saçlarını ziynet takınır cinler
Bir zavallı inler durur kurtçuklar ciğerinde
Diline kızgın yağ basar Felak-Naslar, Yasinler

Peri kızları demlenir yanık kokularında
Cadılar enfiye eder kurbanın küllerini
Peydahlanır insanların saklı korkularında
Yedi başlı Emegenler toyda alır yerini

...

Masumlar ölürken bana ilişmesinler diye
Ben de girdim şom halkaya keyifle alkışladım
İyelere, ıssılara, tanrılara hediye:
Yaylanın sahiplerine ruhumu bağışladım

M. Bahadırhan Dinçaslan




11 Ocak 2022 Salı

Du sollst der werden der du bist

-İktidarın, toplumun ve ailesinin baskısı yüzünden tarikat zulmüne dayanamayarak canına kıyan Enes Kara'ya-

Her şeyi bilirler onlar Allah hangi eliyle
Tutunmuş da tırabzana Arş'a istiva etmiş
Onlar her şeyi bilirler - ben ne desem nafile
Toplamış tüm hasenatı bana masiva etmiş

Ben de bir şeyler bilirdim - mesela bana dair
Ben de bir şeyler yazardım - ama sevdiğim kıza
Fakat umrumda değildi kelam, fıkıh ve sair
Benlik değildi kasemler güne yahut yıldıza

Kendim olmak istemiştim yalnızca bir ben olmak
İddiasız ve buyruksuz kendi halinde biri
Ne var bilmeseydim ben de her şeyi köşe bucak
Yalnız aşık olduğumda karşılasam seheri?

Onlar benim yerime de bilirlerdi her şeyi
Olmaz dediler olamaz dedi anam ve babam
Sıtkım da sıyrıktı hani bu hayattan epeyi
Anladım ki yarında da boşa gidecek çabam

Ben de öldürdüm kendimi, ben yokum artık yeter
Ölmeseydim hayatımı başkası sürecekti
Öldürmeseydim kendimi yüz yaşımda bir hançer
Kör gözümü dağlayarak yine öldürecekti 

Alterius non sit qui suus esse potest.

M. Bahadırhan Dinçaslan



7 Ocak 2022 Cuma

Yakutsk'un Yalnız Kurdu

-Öldürdükleri ayının etini yerken "seni Ruslar öldürdü" diyerek orman iyelerinden medet uman ataların, "Kazak halkı Türk kardeşler sizinle" diyerek Rus işgal karakolunu ateşe veren torunlarına-

Ben bu Rus'u bataklık kokusundan tanırım
Küflü yeşil gözleri uğru kenafir bakar
Konuşsa kurbağalar harp ediyor sanırım
Sussa içinden kırk bir tilkiye kuyruk takar

Ebem dahi bilirdi Rus'un ne idüğünü
Ağam çağam taygada yağlı ayı avlasa
Anlatırdı aslında Rus'un öldürdüğünü
Ayının akrabası bilensin diye Rus'a

Kara çarları kaba kürkleri pire dolu
Kuduz it gibi daldı Nurgun Batır yurduna
Sonra kızıl bıyıklı Yör Körmös'ün öz oğlu
Balaların etini doldurdu avurduna

Mest olunca tünd olur Türk'ün namı cihanda
Mestim Oyunoğlu'nun öcünü alacağım*
Gece ayaz demeyip Rus aradım dört yanda
Kokusundan iz sürüp inini bulacağım

Ya bir sert bakışlı göz, ya da ağır bir yumruk
Kulluk tasması çıkmaz buyruk yahut izinle
Ateşimin sinsini size varsın mutluluk:
Direnin Kazak halkı Türk kardeşler sizinle

M. Bahadırhan Dinçaslan

*Stalin'in öldürdüğü Platon Oyunsky. Oyun Saka Türkçesinde şaman demektir.

Şiire ilham olan haber için tıklayınız.