23 Haziran 2014 Pazartesi

Öteki Ömer

 "Pek sarp yere çıkmışsın ey koyun çobanı! Hılfü'l-Fudül veya Mutayyibin'den bir adam tarafından öldürülmeyi ne kadar arzu ederdim..."

Eller var; tanrıyla bilek güreşindedir
Eller var; abdestli, munis, eller var hakir
Kimi tir û tirkeş kavrar, kimi sabanı

Ve bir el var lanetlenir günde beş vakit
Kurumadı, günahlarım ve küfrüm şahit
Zincire vuracak yine âl-i abânı

Alevlerin babasına değmez hutame
Ümmî sözü tesir etmez ebu'l hakeme
Gözbağların kaplasa da dağı yabanı:

Cesaret edemediğim cinayetlerden
Bir haber getirdim sana geldiğin yerden
Pek sarp yere çıkmışsın ey koyun çobanı!

M. Bahadırhan Dinçaslan

13 Haziran 2014 Cuma

La Bohème di Mariana

Zelil eden ve ağlatan aç koyanın adıyla
Mariana bir şuh kadın kıvrım kıvrım şehrayin
Tülü siyah kendi beyaz uğru gözleri ela
Denizkızı kadar hoppa okyanus kadar sakin

At üstünde çırılçıplak tanrının hediyesi
Nihil ayetince keskin nigehbana okları
Odamda bir meşum girdbad: cismi yok, yalnız sesi
Körüm, açım, kötürümüm saat altı civarı

Ah o sarkaç sekarette Azrail kadar dakik
Tık tık kırkayak beynimde -Mariana!- işkence
Usanmaz mı, tam tepemde kaç milyar yıllık mekik
Bir yol göster bana benden kurtuluş var mı sence?

Her sabah bir emir gelir: "yüklen obanı, dağıt!"
Her akşam ensemde yumruk fırka-i islahiye
Ben bir Avşar bozlağıyım, tan yerine bir ağıt
Bir Türkmence nazireyim yad dilde ilahiye

Karia kaçkını koro bir ağızdan uğultu
Bastırmaya sesim cılız kesiliyor nefesim
Beni nasıl bir sapığın mabedinde unuttu
Annem adımı koymadan... Mariana! Annem kim?

Hangi siyah elbisenin etekleri savrulup
Gün görmemiş bir kızılın keşfini bahşedecek?
Bana, söyle Mariana, kimler nereden bulup
Bir gümüş tepside Lokman sırrını faş edecek?

Hediyene bir kaçamak göz atıp râm olduğum
Bu sonsuza dek düşmeye benzer bela da niçin?
Kımıl kımıl haşerat ve yılanlar boğum boğum
Kuyumda Yusuf değilim bu esfel-i safilin!

Sabah uyumadan evvel yüzün belirdi camda
Işığının gözlerime çaktığı silüetin
Mariana! Hayra yorma, bugün sabah rüyamda
Tilaveti çınlıyordu bir şeytani ayetin

Gök Tanrı'nın hikmetinden sual eden bir adam
Tam dokuz defa çarpıldı bir Pırag sabahında
Dokuz Oğuz ve Üç Tatar yedi bakşı ve kırk kam
Bana sırıtıp yıkandı som yeşil günahında

Mariana, kabusuma bütün bütün gömüldüm
Boğuldu ahir çığlığım köpek nidalarında
Hasılı, rüyamda başka adam olmaya öldüm
Aşinasız bir can çıktı otel odalarında

M. Bahadırhan Dinçaslan

Notlar:
Lady Godiva, isminin anlamı "tanrının hediyesi". Kocası, vergilerin düşürülmesini isteyince, "eğer kent sokaklarında çıplak gezersen kabul ederim" der ve ata çıplak binen Lady Godiva'yı uğurlarken "tanrının hediyesini görsünler" diye alay eder. Lady Godiva sokakta gezerken, halk onlar uğruna bu aşağılanmayı kabul eden hanıma saygı için evlerine kapanır, kimse bakmaz. Sadece Tom adında biri bakar ve kör olur.

Mariana malum, meşhur çukur. Şiirdeki "nihil ayeti", "siyah elbise-kızıllık" vs. kısımlarını anlamak için okurun Lazarus, Nimela Libbar ve Siyah Elbiseli Kadın şiirlerimi okumuş olması lazım. Gerçi benim şiirlerimde anlaşılacak bir şey yok, kör ve topallar. Son mısra, N. Fazıl'ın Otel Odaları şiirine gönderme.

İstanbul, yeni evimde yazdığım ilk şiir.

"He that is strucken blind cannot forget
The precious treasure of his eyesight lost."