23 Şubat 2011 Çarşamba

Avşar Eşkıyası Çöllo'nun Ağıdı

Avşar Eşkıyası Çöllo'nun Ağıdı'nın bir kısmı:

...

Kayseri Rumuna bir cenk kuruldu
Ahali cem'oldu anda derildi
İçlerinden bir candarma vuruldu
Görenler seyretsin al kanı Çöllo

Erciyes Dağı'nı kantar mı tartar
Tartarım diyenin belası artar
Vaktiylen teslim ol yakayı kurtar
Öleneçe bekler zindanın Çöllo

...

Gelmemiş böylesi Adem'den beri
Sağ elinde martin belde hançeri
Altı bin Talaslı, koca Kayseri
Diktin orta yere nişanı Çöllo

Aslından neslinden Avşar'dır adın
Garip bülbül gibi dağda feryadın
Bu muydu dünyada ahdın muradın
Titretirsin Firengistan'ı Çöllo

Kızlar altın takmaz oldu saçına
Nam u şan yürüttün Çin'e Maçın'a
Gazeteler gitti Moskof içine
Namın almış Hind'i İran'ı Çöllo

Sivas vilayet de Kayseri merkez
Obada namını duyuyor herkes
Tek gözde kesmişsin üç tane Çerkez
Tavuk mu sanarsın insanı Çöllo

Bağdat'ı Basra'yı dolandın geldin
Merdoğlu mertlerin belini kırdın
Geçenki postada bin lira vurdun
Kaldı mı daha bir noksanı Çöllo

...

Atına biner de dört nala yürür
Aynalı martini dünyayı görür
Zenginden alır da züğürde verir
Yakıyor gözlerin çırasın Çöllo

...

20 Şubat 2011 Pazar

Jules Verne Quotation

These three words from an unfinished
verse of Virgil are often cited:

"Audaces fortuna juvat"....

but they are quoted incorrectly. The poet said:

"Audentes fortuna juvat"....

It is on the darers, not on the audacious, that Fortune almost always
smiled. The audacious may be unguarded. The darer thinks first, acts
afterwards. There is the difference!

Jules Verne,
Un capitaine de quinze ans

Aral'ın Kızı

- "Dünya'nın en büyük göllerinden biri Aral, en genç çölü olma yolunda..."

Gazetelerden bir haber -

Gökte Tanrı'nın aksidir Aral yüzüne vuran
Atalar nağıllarından sızan bir su perisi
İplik iplik dokur gölü elden saklayan sisi
Kah mavi tufanlar salan kah kızıl kum savuran
Gökte Tanrı'nın hışmıdır Aral yüzüne vuran.

Yadırgıya yar mı olur yurdumun yer suları
Ki su değildir masmavi analar göz yaşıdır
Bağrından kopan bulutlar peygamber yoldaşıdır
Geçmez bıçkındır boynuna esaretin yuları
Yar mı olur yadırgıya yurdumun yer suları?

Bulut bulut gökçek Aral kurudu göğe ağdı
Çıktı ki tuvgan yurdudur kutlu Tanrı katına
Yüz sürüp Mehmet yalvacın Burak namlı atına
Damla damla meleklerle Anadolu'ya yağdı
Kim demiş ki ebediyen Aral göklere ağdı?

Ah! Çatlamış dudakları sapsarı bozkırımın
Bir turkuvaz toya kandı çiğnedikçe ayağı
Meleklerin adım adım maviye boyadığı
Rengin vuslatına koştu ufuklar uzak yakın
Yeşile bezendi göğsü sapsarı bozkırımın

Şimdi Aral genç bir kızın suretine girmiştir
Ata yurdun nazlı kızı anayurdun gelini
Irkımın ozanlarının tükenmeyen esini
O, beş bin seneden beri yazılagelen şiir
Şimdi Aral, sevgilimin suretine girmiştir!

Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Türk'ün yer-suları, toprak ve sudan ibaret değildir, biri ataların kanı, diğeri anaların gözyaşıdır, ebedidir, kaybolmaz.

*Siyah Beyaz Kültür ve Sanat Platformu Mayıs 2011 sayısında yayınlanmıştır.

Meraklısına not:

Türk'e romantik bakış çalışmalarımdan belki de en sevdiğim parça. "Su"yun ölümsüzlüğü, sevginin ölümsüzlüğü; "ırk"a duyulan sevginin bir kızda simgeleştirilmesi...

13 Şubat 2011 Pazar

Kızıl Şiir

Kızıl Şiir

Kaddin endam-ı serv gibi arz eyleyen yar mıdır?
Zülfüne dolanmış gelir ol mu-miyan târ mıdır?

Bus eylesem kanım döker dendan-ı dürdanesi
Lebleri gül goncesi meğer kim dendanı hâr mıdır?

Ol ne özge kızıllıktır aldı aklı başımdan
Lâl-i hun-feşanı acep hem-reng-i hammâr mıdır?

Rûyuna vurmuş şûle-i şarab başı önünde
Acep bencileyin bir saht belaya düçâr mıdır?

Kûyuna tenhaca varsam rakîb nigehbân olur
"Neshi'de ol bûtün gönlü acep yok mu, var mıdır? "

M. Bahadırhan Dinçaslan

12 Şubat 2011 Cumartesi

Nazire

'O gül-endâm bir al şâle bürünsün, yürüsün,
Ucu gönlüm gibi ardınca sürünsün, yürüsün...'

Enderunlu Vasıf

O gitsin ben ardından takip edeyim onu,
Bir kaybolsun ufuktan bir görünsün, yürüsün,
Nere gitse toplasın en güzel çiçekleri,
Râyihâsın her yerine sürünsün, yürüsün,
Cennete girse kevser şarabı esritmesin,
Cehenneme girse nardan korunsun, yürüsün,
Yer ona layık değil, göğe çıksın dilârâ,
Kürk diye mor bulutlara sarınsın, yürüsün,
Yedi perde ardında saklı sırları sezsin,
Yükseldikçe, kul aczinden arınsın, yürüsün...


Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

8 Şubat 2011 Salı

Gotik III

Gotik III: Çemberlitaş

Tepemize yıkılası bir kubbe
Ah! Bin yıldır can çekişen ucube!
Yağmur yağsa çürümek kokan şehir
Kazurata tapanların mabedi
Temeli küf, tuğlası pas, harcı kir
Derme çatma piç bir şehir taklidi.

Çorak rahmi çölden kısır bir kadın
Şair! Senin o İstanbul sandığın
Roma'yı kavuran yangının külü
Dayandığı içi kurtlu bir değnek;
Ayak üstü kokuşmakta bir ölü:
Titrek bir acuze, çöktü çökecek!

Mehlika'nın* aşıklarınca sefil
İstanbul'u seven bunca nekrofil*!
Ah! Kaç neslin düşüne giren peri
Bırazcık mukavva, birazcık fosfor
Altı asırdır kandırdı Türkleri
Ah! Feth ettik sandığımız bu dekor!

Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Mehlika: "Mehlika Sultan'a aşık yedi genç/Oradan gelmeyecekmiş dediler" mısralarındaki ölümsüz Yahya Kemal karakteri.

Nekrofil:Ölü Sevici

Meraklsına not:

Gotik I-II-III şiirlerimin tamamı gözlük ya da lensler olmadan 3 numara miyop gözlerle edindiğim şehir izlenimleri üzerine bina edilmişti. Çemberlitaş Türk Ocağı binasının bahçesine oturup yazmıştım bu şiiri.

Gurbet

Bir vatandan başka vatana doğru
Sen de düş tükenmez yola, yiğidim.
Her menzilde başka cevap, tek soru:
"Bu dünyada ben nereye aidim?"

Ne Roma'ya çıkar, yol ne Sarız'a
Gider gider, dayanır bir çıkmaza,
Seni öz yurdunda bekleyen kıza
Bir mektup yaz: "Bekle. Daha ölmedim..."

M. Bahadırhan Dinçaslan

Meraklısına not:

Benim için artık yemek içmek gibi sıradanlaşmış bir şehirlerarası yolculuk esnasında, Bolu'da yazılmıştı.