M. Bahadırhan Dinçaslan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
M. Bahadırhan Dinçaslan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ağustos 2025 Cuma

Telli Turna

-Aşağıdan gelen telli turnalar
İçinizde telli turnam yok benim-

Kimi göğe direk olur kimi kervan aldatır
Göğümde kayması yakın bir yıldızım var benim
Kuzu beyaza boyayıp şavkıyacak şen şatır
Dünyadan son alacağım gökçe kızım var benim

Elim obam kurban olsun baktığım yerin süsü
Yüzün suyu hürmetine yaşadığım, öldüğüm
Yalnız seninle huzurlu gecelerin örtüsü
Yalnız seninle sıcaktır gündüz olunca göğüm

Kaf Dağı'na bir kızıl tan vaktinde baskın verip
Seni çaldım canım kızım Umay Ana düşünden
Altaylarda bir kardelen gözyaşından göğerip
Yeni tanrıçalar doğsun Türkane gülüşünden

Ağacını Binboğa'nın verdiği beşiğini
Savalan'dan esen yeller sallasın da uyutsun
Tan yerinin efendisi beklesin eşiğini
Yedi deden yanık ruhu odanda nöbet tutsun

Karanlıktan korkma sakın asma yüzün bir kere
Baban sağ oldukça kızım; günün, ayın olacak
Aşağıdan yukarıdan gelen turnalar içre
Soyumuzda ilk kez senin saklı payın olacak.

M. Bahadırhan Dinçaslan

8 Temmuz 2025 Salı

Oniki

-Metan gazıyla boğularak şehit olan 12 kahramana dair yapılan haberlerin kahrıyla-



On iki resim gördüm çok uzaktan çekilmiş
Küçük harflerle adlar: Mahsun, Özkan ve Kani
Gazeteler bir ağız basmakalıp sitayiş
Özden bir laf etmeye değmezler miydi yani?

Celalettin'in adı yanlış geçmiş kayıda
Böyle harcıalem mi bu ülkede boğulmak?
Yaşayanlar bağrıyor: Vatan sana can feda!
Ve feda edilenler: Sönmüş on iki ocak

İncedereli Avşar - Ümit biraz tanıdık
Ege'nin bilmiyorum oğlu kızı var mıydı?
Gerçi bilip bilmemem fark etmiyor ki artık:
Canım ülkem Türkiyem, evlatlarına kıydı

Elimiz boşa geldi uykuda mı bastılar?
Hani düşman değildi mağara çakalları?
Ahmetlerin evine iki bayrak astılar
Enver'imin kabrinde uzamış sakalları

Abdurrahman ve Fikret Furkan'ın peşindeler
Emretse evelallah ölürler icabında
Fakat böyle bir ölüm - can yakar ciğer deler
Bir zehir sızıyor bu gerçeğin hicabında

Kursağımda göllenir acı sitemli bir su
Tüküremem yutamam gark olurum bu hınca.
Biz öldürdük onları ne baskındır ne pusu-
Dostu düşman düşmanı dostumuzdan sayınca.

M. Bahadırhan Dinçaslan

28 Mayıs 2025 Çarşamba

Mezar Taşları

-Rudyard Kipling ilhamıyla-

Rahibe

Adını unuttu çoktan ahali
Manastırın avlusuna gömüldü.
Bu kadının üstümüze vebali:
"Sevilmedi. Sevemedi. Ve öldü."

***

Eşkıya

Son kez yaslandığı kaya bütün yosun bağlamış
Kirpikleri meçhul ufkun tarlasını sürüyor

Yer yer kemikleri çıkmış parmaklarında ökse,
Avucunda bir fotoğraf - cesediyle çürüyor

Fakat baksan hala canlı hayfını alamamış
Tütün sarısı bıyığı küfürler tükürüyor.

***

Öksüz

Bilmem, anası ölünce ihtiyar dünyamızda
Küçük göğsü pes etmeden kaç kere inip kalkmış?
Ruhu öteye geçerken emeklemesin diye
Bir gemi oymuş babası baş ucuna bırakmış

***

Asker

Tanıdığı bir gökyüzü yabancı bir toprakta
Açık ağzına öpücük bıraktı bir şafakta.

***

Merdümgiriz

Tabutum çınar versin
Kefenim yayla örsün

Artıkın ben dövülmem
Çekicinde bu örsün

Buğzumun hikmetini
Göremiyorsan körsün

Ne ben görem onları
Ne onlar beni görsün.

***

İhtiyar

Ey yolcu, doksandan bir noksan yaşım
Benden çok yaşarsan utanır mısın?
Yapacak çok işim vardı ya benim
Zamanım olmadı, inanır mısın...

***

Genç

Ben bir bile almadım
Siz iki boşadınız

Ellerim kururken, siz
Kaç yanak okşadınız?

***

Bacı

Verirdin, benim yerimde
Padişah olsan tacını
Anlarsın ne çekmiş Hatçe
Bir gün gömersen bacını

Altı ay oldu öleli
Çürüdü mü ola eli?
Gülen yüzüm gülmez oldu
Elif'im gitti gideli.

***

Ukde

Oğlum bir gün büyüyünce kırk gözeden taş bulup
Susuz ölen babasının mezarına bıraksın
Epey geç kalmış bir şimşek mezarımdan doğrulup
Açık kalmış gözlerimden göğün yüzüne çaksın

17 Nisan 2025 Perşembe

Athena

Üzülme sevgilim, kırılır bir gün
Çarkında yazgımı çeviren mihver
Bana yeter bana bakıp güldüğün - 
Erkekler ağlamaz, sen beni boş ver.

Akıt deme bana gözüm yaşını
Dök deme içini - asit kusarım
Zihnimde dedemin mezar taşını
Hayal eder, tütün içer, susarım.

Sen gül, oyna, eğlen gelen mevsimde
İçini ferah tut aklını rahat,
Büyümekte çünkü benim içimde
Oğlumuza benzemeyen bir evlat.

Sessiz ol, içimde kükrüyor çünkü
Misl-i İsa peydahladığım çocuk
Taze tırnakları her biri süngü
Ciğerimde kımıl kımıl bir kuyruk

Kıvranıyor, tırmalıyor sevgilim
Ruhumu bin parça eden bu bela
İşte tam bu yüzden rahat değilim
İşte tam bu yüzden susmam, mesela.

O yarım içimde, dışta ben yarım
Tamam olur vakti geldiği zaman
Ağzımı açarsam doğar korkarım
İçimde bin yıldır büyüyen şeytan

Ne ben hükmederim çakan şimşeğe
Ne onda bilgelik yahut zarafet
Korkarım Ares'le girer gerdeğe
Alnımın çatından doğan musibet

21 Şubat 2025 Cuma

Varis



Canım oğlum ben gidince minik avcun içinde
Deli babandan yadigar bir çelik zar kalacak

Tanrılara sofra kurup bahtına atacaksın
Bileğinle ne kazansan yanına kâr kalacak

Anacığın üç gün ağlar sen babanın ardından
Güleceksin melun felek senden naçar kalacak

Dağlar kimsenin değildir fakat yaz akşamları
Yalnız seni serinleten bir rüzigar kalacak

Sonra, belki bencileyin o rüzigar esince
Ufka dalıp öteleri gören nazar kalacak

Ucundan çekik gözlerin adsız dağlara bakıp
Boğazında bir ukdeyle hep tamahkâr kalacak

Doymayacak ormanlara, ırmaklara yüreğin
Aklında hep bir sonraki taze bahar kalacak

Düşününce babacığın nasıl severdi seni
Biraz hüzün, çokça neşe ve iftihar kalacak

Pusulanı kaybedersen dağlarına dön oğlum
Abideler yıkılsa da Binboğalar kalacak

Ne han hamam ne mal mülük - bir silah ve soylu ad
Alınkavak yaylasında köhne mezar kalacak

Babanın sesi ademde sana varmasa bile
Beşiğinde okuduğum o şarkılar kalacak:

Aldan cetgen cılgımnın
Alazı kaydal, Elçibey?
Aldı kojun çonumnun
Alı kaydal, Elçibey?

M. Bahadırhan Dinçaslan



4 Şubat 2025 Salı

Nankör Vatan

"Ingrata patria, ne ossa quidem mea habebis."

Elimden gelse de boğsam günü ana rahminde
Ucubenin endamıyla nazarım bulanmasın

Bu dipsiz lağım gark olsun bir ebedi geceye
Değmesin küflü ufkuna atî ağulanmasın

Her biri nebbaşe benzer ruhsuz sakinlerinin
Sesi kısılsın hayhuyu şarkıma ulanmasın

Felakete tellal olsam kırsam umutlarını
Bin yıl geçse tek bir güzel haber muştulanmasın

Kabuslarına karışıp görünsem yedi gece
Nasırlı alınlarının teri kurulanmasın

Yakın leşimi bir çiçek dahi bitmesin benden
Çorak kalsın nankör vatan kanımla sulanmasın

M. Bahadırhan Dinçaslan

27 Ocak 2025 Pazartesi

Keşiş Adayı



Ağızları ölüm kokar dişleri yeşil çürük
Sohbetleri kesik kesik hırıltılı öksürük
İnip kalkan ciğerinde ejder nefesi körük
Yakar kulağımı dağlar acem işi üfürük
Nutuk atarlar yüzüme sulu sepken tükürük
Kelimeler katarlanmış yuları salık yürük
Bir atın tersi gibidir gayet seyrek düşüyor
Romatizmalı bu evde esir ruhum üşüyor

Taze kanın kokusuyla irkilen ihtiyarlar
Ayak ucumda yürüsem çare değil, duyarlar
Pencerede bitiverip ağlarını yayarlar
Küçük bahçede gezimi izleyip iş sayarlar
Ufkumu çalıp mahfilde kül rengine boyarlar
Hayalimin kervanına geçit vermez, soyarlar
Zayıf bedenleri şaki titrek parmaklar ökse
Ağlarından yol bulamaz kartal olsa vesvese

Manastır'da bir rafızi din u iman aranır
Melalimi anlatmaya aşina can aranır
Katakombda bir zavallı canlı insan aranır
Kancası sökülmüş akrep bir yelkovan aranır
Mutadın işkencesinde bir heyecan aranır
Ellerim abam altında bir yatağan aranır
Ya vurayım boyunları ya kessem bileğimi
Sunakta boğazlamadan keşişler dileğimi.

Bahadırhan Dinçaslan

8 Ocak 2025 Çarşamba

Mabed

Biliyorum - ölsem bile pes etmek bana haram
Tamamlansın diye önüm sıra dilenen ehram
Baş taşımı bağışlayın size vasiyetimdir.

Bilmem taşan kadehim mi, sabrım mı tekrisinde 
Bildiğim şu: hep çobansız gezdim ben vadisinde
Cadı suretli ölümün - belki de lanetimdir.

Yüreğim demir olsa ne - kısık gözlerim bakır
Böbreğimde taş büyüdü ya terekem tamtakır
Yarım kalmış mabedimin sütunları yetimdir.

M. Bahadırhan Dinçaslan

16 Aralık 2024 Pazartesi

Pan Ahmet




-Emrah Ece'ye-


Suyu gözelerden içer eti kuzulardan yer
Pan Ahmet'imin değmeyin bu dağlarda keyfine
Sürüsünün eksiğini hesap edersen eğer
"Gök verdi" der, "gökler aldı." - keyfine bakar yine

O mü güder sürüsünü sürü mü güder onu?
Bilinmez o koyuna mı koyun ona mı benzer
Kavalında tek terennüm - kimlerin duyduğunu
Umursamaz İncemağra dağında yalnız gezer

Bir gün Ülker çakır yalım doğdu ürktü sürüsü
Ziyaret'in zirvesini aştı akılsız davar
Biraz küfür ve ıslıkla doldu mecalsiz göğsü:
"Kim gidecek" dedi "şimdi Alınkavak'a kadar?"

Sallamböke'nin açtığı yollara bir koyuldu
Sövdü saydı geceleyin başına gelen işe
Yolun bittiği koyakta belirsiz bir iz buldu
Devam etti kıt aklını sararken bir endişe

"İster misin Ördekli'ye varsın köyün davarı?
Sahip çıksalar ne derim en vurmadık birine?"
Soluk soluğa tırmandı Ziyaret'ten yukarı
Görür görmez bir hafakan saplandı ciğerine:

Adam desen adam değil - cin desen adam gibi
Alınkavak cana gelmiş yiyor koyunlarını
Belli aldırmaz halinden - bu yaylanın sahibi
Düğün yerine çevirmiş evliya mezarını

Mezar taşına kurulmuş misafiri al kızı
Kulağını kemiriyor yaramaz tekesinin
Sayamadı şom halkada çeşit çeşit albızı
Kaçtı ihtiyar yüreği oğlak gibi tedirgin

Geldi evine karısı üç uykunun üçünde
Oğlu kızı mışıl mışıl belki rüya görüyor
Elleşmedi ve yutkundu kursağında bir ukde
Kıvrıldı bir köşeciğe çatlak dudağı mosmor

Sabah oldu Pan Ahmet'im yarım açtı ağzını
Göçümüzü topla dedi emektar karısına
Koşarken yanına vardım hamuda camızını
Bir soluk ürperti vurmuş bıyığın sarısına

"Oğul" dedi "ben bıraktım çobanlık etmem daha
Bu yaylanın bir sahibi varmış bildim iyice
Kalırsam kalmaz bir sıkım canım yarın sabaha
Beni de alır yaylanın sahipleri bu gece."

Pan Ahmet'in göçü yoldan aşağıya giderken
Ardına ürkek gözlerle bakıp dururdu, gördüm
Ters ayağım, çatal dilim, çatık kaşlarım diken
Kaçtı diye hayıflanıp arkasından tükürdüm.

M. Bahadırhan Dinçaslan



11 Ekim 2024 Cuma

Yorgun




Dişleyince ruhumu güzün malihulyası
Derim: "İnsan elbette bir gölgenin rüyası"
Fecr-i kazibe benzer dilindeki her kasem.

Günün battığı yere uğrum ne dem düşecek?
Kara tüylü arvağım leşime üşüşecek-
Korktuğuyla yüzleşip küllenecek vesvesem

Tesellisi yetmiyor gece okşayan elin
Yarısına varmadan yoruldum bu menzilin
Bir adım daha atıp yolun sonuna gelsem.

Bahadırhan Dinçaslan

2 Ağustos 2024 Cuma

Atlılar

"...Die nâch guoter wîbe lône höveschlîchen rungen.
Nu hân ich beidiu umbe sust gedienet und gesungen."




Atlılar! Yanık yüzleri akında bile güleç,
Bu kara kızıl tufana cehennem midir mahreç?
Tanrıların konağını istilaya koşuyor,
Biri nara çığırdı mı dokuz tümen coşuyor.
Yazgıları düğümlenmiş atların kuyruğunda;
Bir gözleri tan yerinde biri kağan tuğunda.
Yedi yatağan kesiği köse yanaklarında,
Dorunun kırın yağızın kavi toynaklarında,
Bir bestenin ahengine kapılıp vecd halinde,
Ağarmış kurt gibi vakur taze tay kadar zinde,
Ufukların ötesine yol buluyor koyaktan
Bir mübarek silueti arayarak uzaktan.
Onlar giderken ukdeli boğazım boğum boğum
Hızlanan bir şarkının son teranesi duyduğum:
Atmaca avazı değil kamçıların sesidir
Bu kamçılar yoz feleğin bugün efendisidir.

***

Ne atım var ne koşumum - sadak boş cebe kırık,
Belki bu yüzden ruhuma işkence bu ayrılık.
Er olanlar erdemiyle mahmuzladı atını,
Benim önüme döktüler eleğin en altını.
Payıma düşen bu mudur? Giden kahramanların
Ardı sıra ağıt yakmak - başında bir mezarın,
Medfuna ihtiram için dikilmek balbal gibi
Kısık gözlerle izleyip bin bir akşam mağribi,
Hayal kurmak - şayet ben de at sürseydim oraya,
Tastamam bir erkek gibi katılıp maceraya,
Çağlar boğsaydım döktüğüm al kanın girdabında,
Yurtlar açsaydım yaktığım yangının serabında,
Çizmemi bastığım yere felaket getirseydim,
Şeytanla arkadaş olup günahlara girseydim!

Hayır, şairin payına erlik düşmüyor, yazık.
Erlik edenleri anıp yaşlanacağım artık.
Ne öyle erler görecek yerle göğün arası,
Ne öyle atlar var artık donu gece karası.
Fakat dövünüp ağlarken ben onların yasında,
Belki izliyorlar bizi Han Tengri yaylasında.
Sorgucu peri saçından tolgalarını takmış,
Demir donları kuşanmış büyük bir ateş yakmış,
Sinsin oynuyorlar belki tepreşleri şen şatır,
Gökte balkıyan şimşekler belki kahkahasıdır,
Tanrıların çayırına konan bahadırların,
Son bir akın için belki geri dönerler yarın.


***

Kümbetlerde bir kıpırtı - yer mi teprendi, nedir?
Kurtlar ilahiye durdu heybetli teranedir.
Yer ananın kemikleri toprak üstüne çıktı
Yatukların evlerini salladı bir bir yıktı.
Kulaklar sağır, nasırsız kibar eller titriyor,
Bir dehşet sarıyor şehri ismi yok, tarifi zor.
Altı yönden uğul uğul sesler geliyor derin,
Alaş alaş! Çağı çattı yiten süvarilerin,
Şimdi dönseler gerektir efendiler evine
Cılız sesim kurban olsun atların peşrevine,
Gelin, gelin! Yakın yıkın biz koyunuz siz börü,
Sofranıza üleş olsun bu zavallı boz sürü.

Buzul eridi, Altay'ın seli kabardı, heyhat!
Belki beni de boğacak etmesem de kabahat.
Boğsun, varsın, tek boğulsun etrafımızı saran
İnsan suretli maymunlar - hepsine girsin kıran!
Belki bin yıldır nedamet getirdiğim bilinir,
Atlıların defterinden günahlarım silinir.
Atlılar! Sizi bekliyor kılıç artığı nöker
Şahidim gök sancağınız üstündeki al Ülker.
Bendim kadim höyüklerin en sadık türbedarı,
Bendim her gün temizleyen ot bürümüş mezarı,
Alın beni ya öldürün ya güldürün, tek alın!
Yuları yele emanet atlarla kılıç yalın,
Bir kere mahmuz vurayım safınıza dizilip,
Yetişir yatuk şehrinde gün aşırı ezilip,
Çürümeye maruz kalmam - küf kokuyor bu şehir!
Kefaretimse ödedim, alın beni, yetişir!

Alın beni bu şehirden çok uzağa bırakın
Atlılar! Doğum günümde bana yeni ad takın.

M. Bahadırhan Dinçaslan

8 Mart 2024 Cuma

İnşirah Sokağı



Örtünmüş ya uyumuyor basbayağı ölüdür,
Kadem düşmanı kaldırım kemikle örülüdür,
Benim de gençliğim işte bu şehre gömülüdür:
Baş taşımı göreceksin bakınca uzağından.

Sarhoşlar vardı bir zaman yurt tutup köşeleri
Gülle gibi sekerdi dev surlardan neşeleri.
"Kır" derdi "sana fedadır dizdiğim şişeleri"
Esirgemezdi varını yarinin ayağından.*

Şimdi hangi el tutuyor duhter-i rez destinden?
Hangi ayağın tozuna mısra döşer mestinden?
Yalnız bir nota yükselir rübab-ı şikestinden
Yalnız bir incecik duman tütüyor çerağından.

Doğru yollar bana göre değilmiş, sapacağım.
Mısralardan bir put dikip ömrümce tapacağım.
Şimdi aklımda tek şey var seninle yapacağım
Kurtulunca kevn u mekan can u beden bağından:

Kuyruğunu gök yüzünde unutan kurdun izi**
Önümüzde kıvrılırken, çok uzaktan denizi
Görünce bir lahza durup, bağlayıp elimizi
Küçük adımlarla inmek İnşirah Sokağı'ndan

Bahadırhan Dinçaslan

*"Ayağın sakınarak basma aman sultanım / Dökülen mey, kırılan şişe-i rindan olsun"

**Zenebüs sirhan, kurt kuyruğu, fecr-i kazib.

Görseli Önder Kaya'nın bir paylaşımından aldım.

1 Şubat 2024 Perşembe

Alparslan'a Kudumiye

-"İran'da Çocuklarına 'Alparslan' Adını Vermek İçin Mücadele Eden Türk Aile, 27 Aylık Mücadeleyi Kazandı", TamgaTürk'ten bir haber-

Biz çok öldük adımızı andımız ettik diye
Az yaşadık ongunumuz alıcı kuştur malum*
Dağa taşa adın koyan Oğuz Han'dan bakiye
Ad koymadan filiz vermez nazlı olur bu tohum

Dedemizi öldürdüler ad koyar soy soylardı
Yâda özendi bazımız çağırsak dilim dönmez
Oysa günden aydan mülhem nice adımız vardı
Şimdi yitik nağıllarda küllenir ama sönmez

İt börüdür kul yağıdır herkes aslına varır
Aslıma ben varacağım cehennem odunuyum
Adımı duyunca hala Fars'ın benzi sararır
O Hüsrev'in iç oğlanı ben Tong'un budunuyum

Tanrılarsa Arap yahut Fars değilim diyerek
Benim tenimi yakacak - Erlik Kağan kollasın!
Ejder yiyen evladına yağı olmaz engerek
Hindu kulum yedi molla beşiğimi sallasın

Yılan çıyan isimliye etme sakın mudana
Arslan adlım kurt mayalım yürümeden dineldin
Efsiz ofsuz Türk oğlu Türk Küpçü'den selam sana
Alparslan'ım, balam menim, dünyamıza hoş geldin.

Bahadırhan Dinçaslan

*Yırtıcılar az yaşar, uzun sürmez doğanlık.

29 Ocak 2024 Pazartesi

Kindar



Beni şeytan senin rahme düştüğün gün kunladı
Sol omzunda muhbirim var kendinden kaçamazsın
Senin benim olduğunu kör Azrail anladı
Cinler kapattı yolunu ölmeden açamazsın

Ayaksızsam sürünürüm yine bulurum seni
Elsiz kalsam tükürürüm dişimi kurşun diye
Mil çek gözüme, sonunda o korkmuş ifadeni
Göğsüme dağlatır yine tadarım biteviye

Seni saklayan kaderse levh-i mahfuzu kırar
Hangi tanrıya sığınsan mabedini yıkarım
Kuş olup sen şu bulutlu göğe etsen de firar
Kırk ikindi kanadının dibinde ben çakarım

Ya sen, ya ben kaçma davran bugün dürülsün defter
Yoksa ömrünce ne zaman gelirim sezemezsin.
Öldür beni! Ciğerimden deve dikeni biter
Çelme takar ayağına gönlünce gezemezsin.

Bahadırhan Dinçaslan

12 Aralık 2023 Salı

Erkek

Şeytan fısıldamış benim kulağıma adımı
Cinler kurmuş sünnetimin dağ başında toyunu
Şimdi sana bu lanetle yaşamak inadımı
Miras verdim canım oğlum baban kazdı kuyunu

Ölmekse sen öleceksin iyalinin önünde
Kalmaksa sen kalacaksın batan gemide en son
İyi günde mükafat yok, ceza var kötü günde
Deli gömleğinden beter giydiğin o pantolon

Can değildir taşıdığın fazlalıktır ve yüktür
Dert değildir senin derdin başkasının değilse
Ne olmuş ne bitmişse hep vebalin çok büyüktür
El ayaktan düşmeden öl, oğlum eğer kabilse

El evine sığmazsın sen evinde el olursun
Bütün iktidarın işe yaradığın kadardır
Mahir ellerin isterse çark-ı feleği kursun
Şikayet edilecek bir yanı mutlaka vardır

Bir kadına inanırsın sen de her erkek gibi
Dünya ile arasına siper olur kolların
Doğranırsın ah etmeden fakat işin garibi
Çolaksın diye o kadın başına kakar yarın

Gerçi sen de canım oğlum erkekliğin üzere
Biraz salak olacaksın ömrünün ilk yazından
Söversin babana sen de çarmıhta durduk yere
Çıkana inandın diye bir kadının ağzından

M. Bahadırhan Dinçaslan

20 Ekim 2023 Cuma

Ben de Türk Milliyetçisiyim

-Türk milliyetçisi olduğu gerekçesiyle tutuklanan dostlarımıza-

Kıyamımda meydanlara yağı okuyan balbal
Yel vurdu da aşınmadım sel bastı yıkılmadım
Şahit bana uca Sehend, koca Altay, Kamambal
Piç değilim bir avluya gece bırakılmadım
Ala şafak terekesi rahme düştüğüm kıbal

Haddi midir gün avlayan kısık gözüm ufkuna
Hudut çizsin başı kabak baldırı çıplak güruh
Ay benimdir kasem koydum şamanların nutkuna
Yıldız benim bana bakıp menziline vardı Nuh
Gök benimdir benim naram aksetti ayyukuna

Türk'ü çıkarsan tek yaprak kalmayan esatirden
Sağ elim muştu dağıttı zekatıdır Oğuz'un
Sol elim güreşe durdu yedi tanrıyla birden
Buzulundan pınar gibi türedim de Elbruz'un
Bağdat içre tufan koptum Maveraünnehir'den

Kanla, ateşle, çelikle coğrafyalar dağladım
Bil ki Türk'üm, benim adım atlaslara yazılı
Sencileyin yılan ne ki, ejderhalar bağladım
Nice düşman tepeledim senden daha azılı
Necis kanıyla kılkıyar kılıcımı yağladım

Sen bir taraf, ben bir taraf - hangimizin foyası
Varsa çıksın bu meydanda: Türk'üm, milliyetçiyim!
Sen gevişe durmuş eti haram davar salyası
Ben avını bulmuş kurdun gözlerinin içiyim:
Vuruşsun kurt eniğiyle boz devenin mayası

Bahadırhan Dinçaslan

24 Temmuz 2023 Pazartesi

Son Geminin Ardından


...With flowers crowned I stood on a mound,
and shrill as a call at cock-crow
proudly I cried: ‘Why do you hide?
Why do none speak, wherever I go?
Here now I stand, king of this land,
with gladdon-sword and reed-mace.
Answer my call! Come forth all!
Speak to me words! Show me a face!’
J.R.R. Tolkien



I - Liman

Derinliklerden bir tanrı adımı sesleniyor.

Bir başıma dikilmişim. Gözlerim isleniyor
Şekerlenmiş neşesinden geminin miçosunun
Bir ıslık ıssız limanda çınlıyor uzun uzun
Ebediyyen küllenirken metruk deniz feneri
İp eğriyor bu ıslıktan kıyı boyu cinleri
Kıskıvrak bağlıyor iki elimi iki yana
Son bir veda abidesi konmuş gibi limana
Dikiliyorum ve asla kalkmıyor iki elim
Mazim karanlıktı şimdi ufkum da öyle muzlim
Şimdi onlar "oralı"dır bense daim "buralı"
Bura benimdir - işte ben: Kalanların kralı
-Aynaların, akislerin, yalanların kralı
Cehennem yoluna rehber yılanların kralı
Viraneye kral oldum: yabanların kralı
Ben, eleğin en dibinde kalanların kralı!-
Ayrılırken dalgaların hicran dövdüğü yerden
Poyraz vuruyor yüzüme düşüyor falezlerden
Yuvarlanıyor hatifin uğruna doğru tacım
Poyraz vuruyor yüzüme: Teselliye muhtacım.

II - Ses

Yosunlu bir hançereden geldiği belli, vakur
Fakat asla müşfik değil - gaddar, alaycı, menfur!
Beni sesleyen o meçhul tanrı neyin nesiydi?
Belki kılıç artığı bir kafir efsanesiydi
Müminlerinin külleri savrulunca denize
Sığınmıştı bir intikam vakti için gerize
Bahtı kara leventlerin gözlerini yiyerek
Kıvrılmıştı bu koyağa sinsi yeşil engerek!
Hicranımın rayhasını alınca melun burnu
Kıpırdanmış olsa gerek uykuda ismi memnu
Ya adımı nasıl bildi? Kafir mabudu işte
Şeytan da büyük alimdi... Belki de o küpeşte
Bir dostumu kurban verdi dalgaların koynuna
Boğulurken fısıldadı adımı dostum buna
Zavallıcık! Bilmez misin hain olur gemiler
Binmeyen pişman olur da... Binen, binmemek diler

Neyse nedir, ben bu sesin düşer miyim peşine?
Yeniden bir serüvenin taze keşmekeşine
Takatım yok, maceraya yetmez artık nefesim
Son gemide dostlarımla gitti benim hevesim.

III - Eve Giden Yol

Seni kimse ayıplamaz ister yürü, ister dur
Ey çağı geçmiş küheylan - şimdi topal ve kambur
Ne kız kaldı kaçıracak yedi talip içinden
Ne aşiret vurulacak yaylak vakti göçünden
Dört bir yana beş bir yana dostuna kömek için
Balkandan yardan koyaktan aşarak doludizgin
Düşman vuran yiğitlerin yoldaşı yağız atım
O şen şakrak zamanlardan şimdi uzağız atım
Kimseler çağırmaz bizi gece körü imdada
Senin de çürümek düştü bahtına bir tavlada
Kılıçlar döndü başında korudun süvarini
İncitmedin ak elleri kızıl kına gelini
Tuzaklar seçti ayağın geçitler buldu gözün
Şimdi ömrün gecesidir geçti senin gündüzün
Atlar rüya görür derler... Düşlerinden haber ver
Kemancının çayırında buluşmamız mukadder
Şuracıkta ölsen inan üzülmem öldüğüne
Kömey eder uğurlarım seni sonsuz düğüne
Yeni sahip bulacağın gün, üzülme, yakındır
Tanrılara binek olmak elbet senin hakkındır.

Kaç yıl sonra unuturum yaylanın yollarını?
Kaç yılın rüzgarı örter yiğidin mezarını?
Kaç yıl geçince resmini içimden siler hatır?

Bu dağları yine görmek nasip olmayacaktır.

Yar yetimi kaldık işte ıssızdır Kuray Düzü
Kalsa nola ahirinde gözlerim dağ öksüzü?
Keyfi mi var sofraların bir başına kurunca
Kadehler kime kalkacak hep yalnız oturunca?
Eve dönmek hayaliydi evimden daha sıcak
Döndüm işte. Çıkmayınca bana mezar olacak.

IV. Martı

Tütün kesem bedenimin cüzü oldu bu evde
Sanki cehennem çektiğim duman içre peşrevde
Üflediğim kıvrımlarda encamımı çiziyor
Gözlerimde benek benek zebaniler geziyor
Beni bekliyor ağuşun açmış şeytan: "Evladım
Hasretinle Kariya'da çöktüm ihtiyarladım
Asıl evin seni bekler yedi kapımız açık
Bütün dostların burada - gel sılaya dön artık!"

Bir martı. Uğursuz sesi işkence kulağımda
Dedim ne işi var bunun denizin uzağında?
Bana o meşum akşamı hatırlatmak için mi?
Gözcü yuvasından saldı bu kuşu o son gemi?
Benim ufkum yabancıdır kuzgundan gayrısına
Martı sesi yakışır mı bozkırın sarısına?
Paslanmış çakaralmazım işler mi acep son kez 
Bir ders alsın endişemi ihlal eden kerkenez
Kurdum zembereği çaktım bir amansız yalımı
İndirdim bunlu ufkumdan nev-zuhur deccalımı
Süzülürken yere doğru bir damlacık süzüldü
Gözlerimden yanağıma - zavallı martı öldü
Son gemiye binip giden dostlara ağıt yaktım
Karayele binip düşen teleğine bıraktım.

M. Bahadırhan Dinçaslan



18 Mart 2023 Cumartesi

Chatterton'un Ölümü



Mezarla kavgası vardı araya girmek çetin
Tanrıyla senli benliydi anlamaz, alkışlardık
Düştü bir soğuk gecede peşine hayaletin
Kelebeklerin peşine - gencecikti, pek yazık

Yeni şarkılar aradı - akislerle yetindi
Yeni renkleri özledi - bulamadı burada
Belki Kuzey Yıldızı'na şiir yazıyor şimdi
Baki kalan bu kubbede yarım yamalak sada

Kadeh yarım, sigarası yeni yanmış tablada
Öksüz kaldı nefesini miras memuru böldü
Daha çok şiiri vardır diyorken biz zulada
Apar topar yaşamıştı alelacele öldü.

M. Bahadırhan Dinçaslan

15 Mart 2023 Çarşamba

Matsievskiy'nin Gözleri



-Eğilmeden ölen Oleksandr Matsievskyi'nin hatırasına-

Göz deyince ben büyük, büyük şeyler anlarım*
Her gözde başka bakar mavi, yeşil ve ela
Kimi tastamam bakar kimi ucuyla, yarım
Kimi gözde Azrail sinsin oynar mesela
Derininde bir yerde ağuş açar mezarım

Göz deyince ben büyük, büyük şeyler anlarım
Bazı kirpikler yanar cemre dökülür pul pul
Öyle sahi, uzansam sigaramı yakarım
Yahut çığlar emziren yalaz mavi bir buzul
Kaskatı keser bana bakınca bıyıklarım

Gözler, gözler ıtırlar bir ruhun mayasını
Bir pul altın çapağı sıçramış teraziden
Her gamzesi varaklar Mamay'ın rüyasını
Bazı gözler baktı mı tarih bakar maziden
Saklar derinlerinde öksüz coğrafyasını

Kimi göze bakılmaz gözü dağlar haşmeti
İtil Yayık arasın basan seller gibidir
Her kırpışta bastırır kızılca kıyameti
Sanki sonrasız günün ebedi sahibidir
Çatık kaşları meşum - saklar şom alameti

Allah'a posta koyan Azazil gibi mağrur
Ben O'nun gözlerini anlarım göz deyince
Dikilip baktığında kancık soyu kudurur
Slava Ukraini! Ayeti yedi hece
Bir put gibi dikilir küffara ferman okur!

Bahadırhan Dinçaslan

11 Mart 2023 Cumartesi

Türk'ün Yüzü Bayraktır




Korkma nişansız kaldım diye kalabalıkta;
En karanlık gecede parolan bu ışıkta:
Kurdun yüzü mübarek, Türk'ün yüzü bayraktır.

Daraltmasın göğsünü gördüğün bunlu rüya
Ey bin yıldır elini çöz denilen Kurtkaya
Sen bırakma elimi, düşmanına bıraktır

Nasıl örterse bahar bozkırın üzerini
Bu zavallı ve yetim milletin kaderini
Kendi azmi, kararı yine kurtaracaktır.

M. Bahadırhan Dinçaslan