28 Ocak 2011 Cuma

Türk Direnişi: Üşür


Türk Direnişi: 'Üşür'

-Güney Azerbaycan'ın TÜRK sesi Araz Elses'e ithaf olunur,Nevruz'da...-

Ölmüştür de yaşamak bahanedir,
Bir çekirge sürüsü kaç senedir
Talan eder bağını... Bir ninedir:

Yanakları yedi kat tombul... Üşür...
Soysuz bir kıştır bu İstanbul üşür...

Siz sıcak bir döşekte uykunuzda
Düş görün...Biz buz keselim Nevruz'da!
Çok uzakta...Tam burada! Elbruz'da

Sahipsiz bir Avar çobanı üşür
Çizmesi,kalpağı,kabanı üşür...

Kurbandır, vahşi bir puta adanır,
Eli kolu dört yerinden budanır
'Başsız kalan sürüye kurt dadanır'

Kerkük'ü itlerle kürtler bölüşür!
Bir ülke tutuşur bir şehir üşür...

Tebriz civarı her köprü Boraltan,
Bütün gözler güneş bekler ufuktan
İnleyişi yürekleri kanatan;

Türk Eli'nin körpe balası üşür...
Taşlar bile... Babek kalası üşür!

Direnir, dillerde 'Allah-u Ekber! '
Kaldırımlar siper, binalar nefer!
Bir kez daha bombalanır Telafer...

Çağrısı yurdundan duyulmaz, üşür...
Türk'tür ama Türk'ten sayılmaz, üşür!

Karabağ'da kara bağlar gelinler,
Beyhudedir beddualar ayinler
Kurşun seslerini boğmaz aminler

Gökte bayrak yalnız kalmıştır, üşür...
Kan ağlar bizi de kanatır, üşür...

Urumçi'yi urum sayar gardaşı
Yalnız verir ümitsiz bir savaşı
İdamlık bir Uygur önünde başı

Soğuktur yediği kurşunlar, üşür...
Dedeler yaş döker, torunlar üşür...

Tanrı'ya küsmüştür kadere kızgın,
Sinmekten muzdarip işgalden üzgün
Giriştiği her seferde bir bozgun

Sarız dağlarında bir şair üşür!
Ne düşünse TÜRKLÜĞE dair, üşür...

!

Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Yedi tepesi ve kadim tarihiyle, tombul ve buruşuk bir ninedir İstanbul,kürt istilasına teslim olmuş...

Kafkas dağları hep uzaktır nedense...

Kapitalizm denen kana susamış kafir tanrısına kurbandır Kerkük, leşini itler ve kürtler parçalar...

Babek Kala'sına gitmek yasaktır Türk toprağında, güney Azerbaycan'da...

Telafer'de Türkler savaş verir de, Türkiye'de gazetelerde "Telaferli teröristler..."in çatışmasını okuruz...

Karabağ için dua etmekten başka birşey gelmez elimizden.

Urumçi'nin adı bile duyulmaz burada, urumla birdir bizim için, yardımına koşmayız...

Ve bir şair bunları düşünür, üşür de üşür.

Bu şiir bunların hikayesidir...

Nevruz'umuzun bir daha buz kesmemesi dileğiyle!

Tanrı Türk'ü korusun!

23 Ocak 2011 Pazar

Kurban ve Katil


I.

Herkes mi yalnız böyle?
Gündüzleri neşeyle
Gezse de gece bizâr
Kaçan uykularından?

Soru, soru ve soru!
Ne yalnış ve ne doğru?
Yok mu keskin bir kaçış
Yaşamak kumarından?

Konuş sevgilim, konuş
-Sonsuza bir dokunuş
Ötelere bir hamle-
Bir haber ver yarından!

Öyle bak gözüme ki
Ne "acaba" ne "belki"
İlahi bir kesinlik
Sızsın göz pınarından.

Gelsin, güneş doğarken
Yirmi yıldır biriken
Bir bora gibi cevap
Geçmişin rüzgarından!

II.

Bir gün izin verilse
Çocukluğum dirilse
Ve yapışsa yakama
Kalkarak mezarından.

Aldırmadan boyuna
Bir tokat atsa bana
Unuttuğum şen şakrak
Çocuk şarkılarından...

Gelmez... Onu öldürdüm
Kirli bir ömür sürdüm,
Ben, bir çocuk katili
Öcüler diyarından!

M. Bahadırhan Dinçaslan

20 Ocak 2011 Perşembe

Kutlu Dağlar Üçlemesi I: Elbruz



Ufkumun üç kutlu dağı: Erciyes, Elbruz, Han Tengri...

Ve üçlemenin ilk parçası; bir kısım insanların Elbruz, Adigeler'in Oşamafe, Kafkas Türkleri'nin Mingitav (Bengü Dağ, Ebedi Dağ) dediği kutlu dağın, annemin gözlerinde gördüğüm asil dağın hikayesi.

Elbruz annemin, Han Tengri babamın, Erciyes benim...

Elbruz'un Kızı

"Değil çeşm-i kebûd ol ebruvânın zîr-i tâkında
Bir çift avâre kumrudur gelmiş aşiyân tutmuş..."
Nedim


Ana yurdum... Ağlıyorum dinledikçe yankını
Bir zaman bu mor dağlarda Tanrı'nın sesi vardı...
Ah! Yurtların en yücesi, Tanrı'ya en yakını!
Bir tanrıça doğacaksa Kafkasya'da doğardı...

Kırk memesi bereketli hayat bahşeden dişi;
Bir kadındır Oşamafe: Bin çocuklu bakire!
Ah! Sırçadan sarayında hüzünle iç çekişi
Yele sızar buse buse eser dağdakilere...

Dağlılar... Ki yağmur içer bulut topağı yerler,
Efsanelerle yoğrulan bir özün çocukları...
Toprağın göğe değdiği yerde hayat sürerler,
Gözlerinde gökyüzünün mavi tomurcukları...

Bu dağlar ki gözü açık gidenlerin durağı,
Bu dünyada "gülemeyen" yüzlerin son ümidi.
Elinde -doruğa doğru- her birinin çerağı;
Yıldız yıldız gökyüzünde ruhlar resmi geçidi...

...

Ve bu gece Kafkasya bir kız cismine büründü
Dağların asil ve vahşi kızı kutlu Setenay*
Omuzlarında gökyüzü, gözlerime göründü
Yeşil mavi libaslara sarılmış bir dolunay...

Hangi günahın kızılı saçında tel tel yalaz
Her birini bin bir kurban boyamış öz kanıyla!
Tenin Elbruz doruğunda karlardan daha beyaz
Hangi denizdir didişen gözünde limanıyla?

Yazık! Yazık! Sen bir düşsün bense fazla gerçeğim...
Fanilere yasaksın sen ey ebedî beyazlık!
Bekle beni... Vuslatına ölünce ereceğim,
Yazık! Sen bir düşsün bense henüz gerçeğim, yazık!

M. Bahadırhan Dinçaslan

Setenay ya da Setenay Guaşe, Çerkes folklorunda yeri çok büyük olan tanrıça figürü.



*Siyah Beyaz Kültür ve Sanat Platformu Mart sayısında yayımlanmıştır


8 Ocak 2011 Cumartesi

Gotik I

Gotik I: Güngören

Güneşte bir tılsım mı var gündüz hepsi uyuyor,
Gece kimdir canlandıran bu ruhsuz yapıları?
Bacaları birer kulak nefes alsam duyuyor,
Açılmış bir ağız gibi bekliyor kapıları.

Binbir odalı midesi hepsinin gurultulu,
Horul horul hazmediyor kurbanları içerde;
Sokaklarda dilleri var kaygan çamurdan sulu
Ayaklara pusu kurmuş ıslak merdivenlerde...

Pencereler, pencereler! Gözleri üzerimde,
Perdelerin gerisinden bakan binlerce göz var!
Bakışları saplı kaldı bıçak gibi derimde,
Peşimsıra koşuşturan evler: Birer canavar!

Bir cinayet vakasıdır bu gece cürm-ü meşhut,
Bilmeden orta yerine düştüğüm arsız ayin,
Son ricamdır, konduğunda taşa temsilî tabut,
Sevdiğim kıza yarini evler yedi demeyin...

Aynasızlar! Geriye ne kaldıysa benden, bulun
Failim korkunçtur - meçhul kalsın, bulaşmayınız...
Meraklılar! İbret olsun halim ki siz siz olun
Güngören'de geceleyin yalnız dolaşmayınız...

Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Meraklısına not:

Gotik I-II-III şiirlerimin tamamı gözlük ya da lensler olmadan 3 numara miyop gözlerle edindiğim şehir izlenimleri üzerine bina edilmişti. Tozkoparan mahallesinde yazmıştım bu şiiri.

Gotik II



"There's a hole in the world like a great black pit
and the vermin of the world inhabit it
and its morals aren't worth what a pig could spit
and it goes by the name of London."

Sweeney Todd

Gotik II: Beyoğlu

Liman varsa orospuluk meşrudur
Âh... Bin yılın pisliğine bulaşan
Çöken köhne bir kenttir uğul uğul
Sokaklarında cesetler dolaşan
Mezarlığı nefes alan İstanbul...

Orospudur, ve ne desen doğrudur
Âh... Bin yıldır döllendiği bir piçlik
Çamurlu sokaklarda doğurduğu...
Ağızda bir acı tat... Mayası hiçlik;
Bu kentte kol kola kargayla kuğu...

Fokurdayan bir lağım çukurudur
Damar damar bir necaset madeni
Anka'nın tahtına talip kerkenez
Ciyak ciyak bir post-modern senfoni
Dinleme bu şehri duymaya değmez!

Gri gotik bir asit yağmurudur
Hisli şairlerin kulaklarında
Haşerat yuvası bir kadim duvar
Şehri değil, izbe sokaklarında
Ceset gördüm... Midemde cinayet var!

Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Meraklısına not:

Gotik I-II-III şiirlerimin tamamı gözlük ya da lensler olmadan 3 numara miyop gözlerle edindiğim şehir izlenimleri üzerine bina edilmişti. Klasik bir "arka sokaklar" şiiri.