25 Kasım 2020 Çarşamba

Kış Şiiri



Bu rüzgar bilmem ki nereden eser?
Çehremi yeniden yontuyor soğuk 
Bıyıklarım avcuma dökülüyor
Hatifin sadası uzaktan boğuk
Buram buram çığlık olmadığın yer
Azı dişim yerinden sökülüyor

Falezin başında uğursuz fener
Gemileri tuzağına çekiyor
Kucaksız bir tanrının limanıdır
Gözbebeklerimden kurşun sekiyor
Kılıçlardan artık olmadığın yer
İnim inim bir savaş meydanıdır

İnsan ciğersiz de yaşarmış meğer
Sırça tuzlarıyla göğüs kafesim
Dağılıyor gümüş tokmak ucunda
Kar tanelerinden yansıyor sesim
Bir uğursuz ıslık olmadığın yer
Çığlar birikiyor göğün burcunda

Büsbütün çekildi gözlerimden fer
Ruhumu masmavi boyadı buzul
Ve bedenim ışıldıyor kaskatı
Parmağımda gergef dokur karadul
Ağlarla dolaşık olmadığın yer
Yeniden yazıyor mukadderatı

...

Ne yaprak kımıldar, ne rüzgar eser
Ebede uzayan lahzaya esir
Örümcek ağını artık örmüyor
Parmaklarım ufalanıyor bir bir
Raşesiz karanlık olmadığın yer
Bir heykelim ama kimse görmüyor

M. Bahadırhan Dinçaslan

10 Kasım 2020 Salı

Karabağ'ın Bekçisi

-Azerbaycan Ordusu, hayalet kasaba Çakırlı'ya girdi. Yetkililer, burası yeniden insan yerleşimi olacak dedi.-

Korkmayın ben insanım - saç sakalım dolaşık
Sırtım çıplaktır ayak tabanlarım nasırlı
Hele birkaç yudum su - çorba verin bir kaşık
Türk'üm, sizdenim yahu, baba yurdum Çakırlı

İnsanım diyorum ya - siz de mi unuttunuz?
Affedin, ben otuz yıl bu dağda ömür sürdüm
Siz giderken, elbette, gam yiyip kan yuttunuz
Ben hep kaldım burada - bilseniz neler gördüm

Komandir, hele beyim, neredesin, gel hele
Ver elini öpeyim ağam paşam komandir
Otuz yıldır yoktunuz - sizi güle bülbüle
Ben anlattım - hatırlar sizi Şuşa'm, komandir!

Siz de hatırlayın ya... Otuz yıl zikrim ettim
Bak şu damda Adıgül yaşardı, nişanlımdı
Anasıyla bir gözde, zavallıcık bir yetim
Bir narin çalıkuşu, ah, kırıldı kanadı

Bıngıldağı kadife, ipek kokan bebekler
İnanır mısın beyim sert taşlarla ezildi
Kadınları sorma hiç... Köyde bütün erkekler
Bak, şu taşın önünde şom kurşuna dizildi

Balabey'le oynardık şu yolun kırağında
Balabey'i kucakta evladıyla vurdular
Sakın gözeden içme! Can yatar bulağında
El kadar bebeleri kuyuya doldurdular

Ağaçların dalını kırmayasın komandir
Anamı o ağaca astılar - anam oldu
Kovuğunda saklandım belki dokuz gecedir
Gözlerimin önünde aziz na'şı soğuldu

Babamın mezarında har-ı bülbül yetişir
Otuz yıl ben suladım kulun olayım ezme
Bir başıma dolandım köy be köy, şehir şehir
Hatırlıyorlar sizi - selam vermeden gezme

Tırnaklarımda yosun saçlarım kuş yuvası
Toprağıma karıştım - postalını bekledim
Şimdi senin terinden rayhalanır havası
İnci bulamadım ya, yolunu çiçekledim

Komandir, bu köylerde hayaletler geziyor
Ben de ölürüm şimdi karışıp yere suya
Fakat korkmayın, hepsi gülümsüyor, seziyor
Vefalı Türkler geldi, dalmak vakti uykuya

Biz burayı bekledik - bıraktığınız gibi
Türkçe konuşur hala ateş, toprak, hava, su
Nöbetim bitti şimdi azat et bu garibi 
Çöküyor gözlerime otuz yılın uykusu...

M. Bahadırhan Dinçaslan