-Emrah Ece'ye-
Suyu gözelerden içer eti kuzulardan yer
Pan Ahmet'imin değmeyin bu dağlarda keyfine
Sürüsünün eksiğini hesap edersen eğer
Kavalında tek terennüm - kimlerin duyduğunu
Umursamaz İncemağra dağında yalnız gezer
Bir gün Ülker çakır yalım doğdu ürktü sürüsü
Ziyaret'in zirvesini aştı akılsız davar
Biraz küfür ve ıslıkla doldu mecalsiz göğsü:
"Kim gidecek" dedi "şimdi Alınkavak'a kadar?"
Sövdü saydı geceleyin başına gelen işe
Yolun bittiği koyakta belirsiz bir iz buldu
Devam etti kıt aklını sararken bir endişe
"İster misin Ördekli'ye varsın köyün davarı?
Sahip çıksalar ne derim en vurmadık birine?"
Soluk soluğa tırmandı Ziyaret'ten yukarı
Görür görmez bir hafakan saplandı ciğerine:
Adam desen adam değil - cin desen adam gibi
Alınkavak cana gelmiş yiyor koyunlarını
Belli aldırmaz halinden - bu yaylanın sahibi
Düğün yerine çevirmiş evliya mezarını
Mezar taşına kurulmuş misafiri al kızı
Kulağını kemiriyor yaramaz tekesinin
Sayamadı şom halkada çeşit çeşit albızı
Kaçtı ihtiyar yüreği oğlak gibi tedirgin
Geldi evine karısı üç uykunun üçünde
Oğlu kızı mışıl mışıl belki rüya görüyor
Elleşmedi ve yutkundu kursağında bir ukde
Kıvrıldı bir köşeciğe çatlak dudağı mosmor
Sabah oldu Pan Ahmet'im yarım açtı ağzını
Göçümüzü topla dedi emektar karısına
Koşarken yanına vardım hamuda camızını
Bir soluk ürperti vurmuş bıyığın sarısına
"Oğul" dedi "ben bıraktım çobanlık etmem daha
Bu yaylanın bir sahibi varmış bildim iyice
Kalırsam kalmaz bir sıkım canım yarın sabaha
Beni de alır yaylanın sahipleri bu gece."
Pan Ahmet'in göçü yoldan aşağıya giderken
Ardına ürkek gözlerle bakıp dururdu, gördüm
Ters ayağım, çatal dilim, çatık kaşlarım diken
Kaçtı diye hayıflanıp arkasından tükürdüm.