16 Aralık 2024 Pazartesi

Pan Ahmet




-Emrah Ece'ye-


Suyu gözelerden içer eti kuzulardan yer
Pan Ahmet'imin değmeyin bu dağlarda keyfine
Sürüsünün eksiğini hesap edersen eğer
"Gök verdi" der, "gökler aldı." - keyfine bakar yine

O mü güder sürüsünü sürü mü güder onu?
Bilinmez o koyuna mı koyun ona mı benzer
Kavalında tek terennüm - kimlerin duyduğunu
Umursamaz İncemağra dağında yalnız gezer

Bir gün Ülker çakır yalım doğdu ürktü sürüsü
Ziyaret'in zirvesini aştı akılsız davar
Biraz küfür ve ıslıkla doldu mecalsiz göğsü:
"Kim gidecek" dedi "şimdi Alınkavak'a kadar?"

Sallamböke'nin açtığı yollara bir koyuldu
Sövdü saydı geceleyin başına gelen işe
Yolun bittiği koyakta belirsiz bir iz buldu
Devam etti kıt aklını sararken bir endişe

"İster misin Ördekli'ye varsın köyün davarı?
Sahip çıksalar ne derim en vurmadık birine?"
Soluk soluğa tırmandı Ziyaret'ten yukarı
Görür görmez bir hafakan saplandı ciğerine:

Adam desen adam değil - cin desen adam gibi
Alınkavak cana gelmiş yiyor koyunlarını
Belli aldırmaz halinden - bu yaylanın sahibi
Düğün yerine çevirmiş evliya mezarını

Mezar taşına kurulmuş misafiri al kızı
Kulağını kemiriyor yaramaz tekesinin
Sayamadı şom halkada çeşit çeşit albızı
Kaçtı ihtiyar yüreği oğlak gibi tedirgin

Geldi evine karısı üç uykunun üçünde
Oğlu kızı mışıl mışıl belki rüya görüyor
Elleşmedi ve yutkundu kursağında bir ukde
Kıvrıldı bir köşeciğe çatlak dudağı mosmor

Sabah oldu Pan Ahmet'im yarım açtı ağzını
Göçümüzü topla dedi emektar karısına
Koşarken yanına vardım hamuda camızını
Bir soluk ürperti vurmuş bıyığın sarısına

"Oğul" dedi "ben bıraktım çobanlık etmem daha
Bu yaylanın bir sahibi varmış bildim iyice
Kalırsam kalmaz bir sıkım canım yarın sabaha
Beni de alır yaylanın sahipleri bu gece."

Pan Ahmet'in göçü yoldan aşağıya giderken
Ardına ürkek gözlerle bakıp dururdu, gördüm
Ters ayağım, çatal dilim, çatık kaşlarım diken
Kaçtı diye hayıflanıp arkasından tükürdüm.

M. Bahadırhan Dinçaslan



4 Aralık 2024 Çarşamba

Eskiden

Eskiden başka kızlar görgüsü başka
Başka güzellikleri bölüşürlerdi

Attila İlhan

I.

Eskiden başka adamlar sivri bıyıklı
Çekik kısık gözlerinde kıvılcım saklı
Haritalarda kıtalar bölüşürlerdi.

Eskiden başka aşıklar ruhları yangın
Derli toplu sözleriyle ve darmadağın
Saçlarıyla pek utangaç gülüşürlerdi.

Eskiden başka çocuklar boncuk gözleri
Maviler ısırmış gibi baktığı yeri
Yüreğimizi ürpertir ve üşürlerdi.

II.

Şimdi hep aynı adamlar temiz tıraşlı
Kıtalarda gözleri yok hep ağırbaşlı
İşe gidip geliyorlar ve yaşıyorlar.

Şimdi aşık oldukları kadınlar bile
Gece gündüz naz etseler yine nafile
Bir heyecan için kırk yıl uğraşıyorlar.

Yine gizemli çocuklar köşe başında
Dikiliyor fakat günün boş telaşında
Asla görmeden geçiyor, alışıyorlar.

Bahadırhan Dinçaslan



12 Kasım 2024 Salı

Nemesis




Ağlamaz - ağ örer ayaklarına
Takılır düşersin günü gelince.
Bir başka kafirin boş mezarına
Uğrar da yeminler eder her gece.

Ağlamaz, dikilir misal-i Menat
Gözleri kıvılcım - Tarık yıldızı
Göllenir içinde bir sinsi sanat
Kör akrep kucaklar gecenin kızı.

Erkeklerin iktidarı sönse de
Yalım gibi çıkıp dimdik bir kadın
Bulduğu her fırsattan istifade
Hesabını sana sormaz mı sandın?

Bakışları zehir, kirpikleri ok
Kerkenez pençesi uzattığı el
Senden ve rabbinden hiç pervası yok
İrkilir ruhuna dokunsa ecel.

Artık sen tedbirsiz gezinme, sakın,
Her perde ardında bir sinsi bıçak.
Soğuk hayfı budadığın başların
Bu rahmin soyuna nasip olacak.

Ne Allah ne evlat - dilinde müdam
Sayıklanan yalnız senin adındır.
Hindu teni tarazlanmış İntikam:
Ciğerini dişleyen bir kadındır.

Bahadırhan Dinçaslan

22 Ekim 2024 Salı

Türkiye Türklerindir

Türk'e ölümden öte köy yok herkes bilecek.
Türk'e kefen göklerin yüzünden biçilecek.
İtilafa kalkan baş, Kürt'e mi eğilecek?

Kafan basmaz zorlama, bu mevzular derindir.
Yalnız şunu bil yeter: Türkiye Türklerindir!

Kuduz ağzında köpük tehditler saçıyorsun,
Karşı gelince kuyruk kıstırıp kaçıyorsun,
Kaşımız çatılınca altına sıçıyorsun

Sor dostuna hatırlar Ege biraz serindir
Bu mevsimde yüzülmez - Türkiye Türklerindir!

Çık meydana görelim kim peşrev tutar sana.
Gel! Bin yıldır yüreğim kin ile atar sana.
Vur! Göğsümde gül biter dikeni batar sana

Benden bayrak boşanır senden akan irindir
Git bir delik bul yaşa - Türkiye Türklerindir!

Bahadırhan Dinçaslan

11 Ekim 2024 Cuma

Yorgun




Dişleyince ruhumu güzün malihulyası
Derim: "İnsan elbette bir gölgenin rüyası"
Fecr-i kazibe benzer dilindeki her kasem.

Günün battığı yere uğrum ne dem düşecek?
Kara tüylü arvağım leşime üşüşecek-
Korktuğuyla yüzleşip küllenecek vesvesem

Tesellisi yetmiyor gece okşayan elin
Yarısına varmadan yoruldum bu menzilin
Bir adım daha atıp yolun sonuna gelsem.

Bahadırhan Dinçaslan

13 Eylül 2024 Cuma

Abi

Dişlerinin arasından bir duman üfürüyor
Tütün değil jilet çekmiş testereler solumuş
Gözlerini kapatınca kim bilir ne görüyor
Göz kapağı ardına ne dağlanmıştır kim bilir?
-Bir yük vardır altında tek ağabeyler ezilir-
Kimlere iltica eder bizi saran bu ağuş?

Tok sesinde bir esenlik yorgun gözleri müşfik
O konuşur rahatlarız o susar biz güleriz
Her birimizden hatıra şakağı çentik çentik
O bir dağdır sırt veririz - başına düşen kar mı?
-Ağabey de yorulur mu ağabey de bıkar mı?-
Nere vurur saylabını aktığımız bu deniz?

Anamızın Allah'ı var dua eder gün gece
Babamız gururla dolar eşe dosta öğünür
Bir tek ona soran yoktur "Ağabey halin nice?"
Attan düşer de atlanır her zahmete katlanır
-Kardeşleri kanadının altında kanatlanır-
Bir kendisi uçup gitmez yuvamızdan bir ömür

Aklından hep işler geçer derd-i istikbal geçer
Ağabey de bir gecelik kendinden geçmesin mi?
Biz uyurken günden önce akı karayı seçer
Sabah görür hepimizin bir bir ihtiyacını
Boğmak için ağabeysiz büyümenin hıncını
Rakı da içmesin mi?

Bahadırhan Dinçaslan

22 Ağustos 2024 Perşembe

Galatyalının Ölümü

-Bir ben ölmeyinen ordu bozulmaz.
Meçhul asker

-Ben ölmeylen kahpe dünya yıkılır.
Attila İlhan

-İnsan bir gölgenin rüyasıdır.
Pindaros




Bir ben ölmeyinen ordu bozulmaz,
Yıkılmaz ben öldüm diye bu dünya.
Ne çıkar erkenden kesilse biraz
Bir fani gölgenin gördüğü rüya?

Galatya dağları yeşildir yine,
Şimdi dumanlanan gözlerim gibi.
Yine dalar vadilerin seyrine,
Domuzlar ve meşelerin sahibi.

Erkeğim, ucuzdur bu yüzden canım
Tağşişli bir sikke gibi harcanır.
Tanrıları azat eden vatanım-
Bir benim boynumda tasması ağır.

Yoruldum, boyumdan büyüktü düşman
Ölüme eyvallah - fakat korkmadım!
Ozanlar diline düştüğü zaman
Şanla anılacak daima adım.

Helen, sen ölünce kaşanelerde
Yetim ancak tahtın kalır, taç kalır.
Benimse aklımda tek fikir, yerde:
Ben ölmeylen oğlum kızım aç kalır.

Bahadırhan Dinçaslan

2 Ağustos 2024 Cuma

Atlılar

"...Die nâch guoter wîbe lône höveschlîchen rungen.
Nu hân ich beidiu umbe sust gedienet und gesungen."




Atlılar! Yanık yüzleri akında bile güleç,
Bu kara kızıl tufana cehennem midir mahreç?
Tanrıların konağını istilaya koşuyor,
Biri nara çığırdı mı dokuz tümen coşuyor.
Yazgıları düğümlenmiş atların kuyruğunda;
Bir gözleri tan yerinde biri kağan tuğunda.
Yedi yatağan kesiği köse yanaklarında,
Dorunun kırın yağızın kavi toynaklarında,
Bir bestenin ahengine kapılıp vecd halinde,
Ağarmış kurt gibi vakur taze tay kadar zinde,
Ufukların ötesine yol buluyor koyaktan
Bir mübarek silueti arayarak uzaktan.
Onlar giderken ukdeli boğazım boğum boğum
Hızlanan bir şarkının son teranesi duyduğum:
Atmaca avazı değil kamçıların sesidir
Bu kamçılar yoz feleğin bugün efendisidir.

***

Ne atım var ne koşumum - sadak boş cebe kırık,
Belki bu yüzden ruhuma işkence bu ayrılık.
Er olanlar erdemiyle mahmuzladı atını,
Benim önüme döktüler eleğin en altını.
Payıma düşen bu mudur? Giden kahramanların
Ardı sıra ağıt yakmak - başında bir mezarın,
Medfuna ihtiram için dikilmek balbal gibi
Kısık gözlerle izleyip bin bir akşam mağribi,
Hayal kurmak - şayet ben de at sürseydim oraya,
Tastamam bir erkek gibi katılıp maceraya,
Çağlar boğsaydım döktüğüm al kanın girdabında,
Yurtlar açsaydım yaktığım yangının serabında,
Çizmemi bastığım yere felaket getirseydim,
Şeytanla arkadaş olup günahlara girseydim!

Hayır, şairin payına erlik düşmüyor, yazık.
Erlik edenleri anıp yaşlanacağım artık.
Ne öyle erler görecek yerle göğün arası,
Ne öyle atlar var artık donu gece karası.
Fakat dövünüp ağlarken ben onların yasında,
Belki izliyorlar bizi Han Tengri yaylasında.
Sorgucu peri saçından tolgalarını takmış,
Demir donları kuşanmış büyük bir ateş yakmış,
Sinsin oynuyorlar belki tepreşleri şen şatır,
Gökte balkıyan şimşekler belki kahkahasıdır,
Tanrıların çayırına konan bahadırların,
Son bir akın için belki geri dönerler yarın.


***

Kümbetlerde bir kıpırtı - yer mi teprendi, nedir?
Kurtlar ilahiye durdu heybetli teranedir.
Yer ananın kemikleri toprak üstüne çıktı
Yatukların evlerini salladı bir bir yıktı.
Kulaklar sağır, nasırsız kibar eller titriyor,
Bir dehşet sarıyor şehri ismi yok, tarifi zor.
Altı yönden uğul uğul sesler geliyor derin,
Alaş alaş! Çağı çattı yiten süvarilerin,
Şimdi dönseler gerektir efendiler evine
Cılız sesim kurban olsun atların peşrevine,
Gelin, gelin! Yakın yıkın biz koyunuz siz börü,
Sofranıza üleş olsun bu zavallı boz sürü.

Buzul eridi, Altay'ın seli kabardı, heyhat!
Belki beni de boğacak etmesem de kabahat.
Boğsun, varsın, tek boğulsun etrafımızı saran
İnsan suretli maymunlar - hepsine girsin kıran!
Belki bin yıldır nedamet getirdiğim bilinir,
Atlıların defterinden günahlarım silinir.
Atlılar! Sizi bekliyor kılıç artığı nöker
Şahidim gök sancağınız üstündeki al Ülker.
Bendim kadim höyüklerin en sadık türbedarı,
Bendim her gün temizleyen ot bürümüş mezarı,
Alın beni ya öldürün ya güldürün, tek alın!
Yuları yele emanet atlarla kılıç yalın,
Bir kere mahmuz vurayım safınıza dizilip,
Yetişir yatuk şehrinde gün aşırı ezilip,
Çürümeye maruz kalmam - küf kokuyor bu şehir!
Kefaretimse ödedim, alın beni, yetişir!

Alın beni bu şehirden çok uzağa bırakın
Atlılar! Doğum günümde bana yeni ad takın.

M. Bahadırhan Dinçaslan

1 Temmuz 2024 Pazartesi

Turancının Ağıdı

-Tayfun Tanju Kara'ya-

Hilaline yaklaşınca feleği gezen yıldız
Bozkırın boşluğunu doldururdu naramız
Şimdi içimizde deşt-i Kıpçak misli ıssız
Bir boşlukla dönüyoruz evimize, ne hazin!

Demek çok yoldaş gömdüler bozkıra yakın ırak
Göç edenlerin peşinden bakışları pek çorak
Gün yanığı ataların ukdelerle dolarak
Kısıldı çekik gözleri ardı sıra o izin

Yarın yine teyellenir yıldızlar bir sicime
Bengi sahipkıranımız görünür müneccime
O dem yazıklanır gönül evvel giden izcime
Gök rengini göremeden aradığı denizin

Şimdi kahkahanı Timur, Tunga, Költigin duysun
Kefeninde kam tılsımı ruhunda kadim efsun
Tanrılara güvey oldun - sağdıçların hep mahzun
Er adınla erdeminle bir yaşamdır çeyizin.

...


Sarkık bıyıklar titreşir başında bir mezarın
Her ne kadar gebeyse de zaferimize yarın
Kesilen bir yankı gibi göçen Turancıların
Ardından bir bozkır büyür içinde kalbimizin.

Bahadırhan Dinçaslan

10 Haziran 2024 Pazartesi

Via Dolorosa



Davet eder tebessümle giden gelmez yoluna
Bir erilmez siluetten ibaret meçhul kadın
Hem yabancı hem de meçhul bir maziden aşina
Peşi sıra koca ömür - say ki hiç yaşamadın

Yedi düğüm göbek bağın kaderini bağlamış
Kulağını lanetleyip şeytan koymuş adını
Ot bitirmez acı gölden balçığı yapış yapış
Bir acemi haham yontmuş bu biçimsiz kadını

Sırtında kaçılmaz yazgın bir kütük gibi ağır
Rast gelince sövmek için yolda menfur kadına
Yürürken takatin biter dudakların dağlanır
Baban sandığın hayalet yetişmez imdadına

Üç kez düşüp kalkamazsın el vermez de gülerler
Kahkahaları duyulur incecik feryadında
Yalnız ölmek erkekliğin şanındandır - mukadder
Ruhun uçar ve gözlerin takılır bir kadında

İki yanın iki mücrim parmakların kaskatı
Ölürken ukdeler düşer gözünün muradından
Dirilsen de kırk gün sürmez hayalinin ıskatı
Aynı yalanı duymaya yine aynı kadından

Bahadırhan Dinçaslan

29 Mayıs 2024 Çarşamba

Arzuhal

-Avşar ozanı Gül Ahmet'in "Muhtar Aldı Tabancamı Vermedi" türküsünden ilhamla-

Kabzasından yar elini tutar gibi tuttuğum
Kızım gibi yastığımın yanında uyuttuğum
Efkarlanıp dağda belde Allah'a doğrulttuğum
Haksız yere aldın ele - tabancamı geri ver

Alınır mı tabancası delikanlı belinden
Zalimliğin sarsar elbet mülkünü temelinden
Yeter ulan üç kuşaktır bu devletin elinden
Çektiğimiz bitmez çile - tabancamı geri ver

Kaydı kuydu hepsi vardı yine de el koydunuz
Ben yasaya uymuştum ya siz şeytana uydunuz
Çınlamıştır kulağınız elbet siz de duydunuz
Küfrüm gezer dilden dile - tabancamı geri ver

Sokakta şakiler gezer polis başın çevirir
Afgan anasına sövse bekçi gözün devirir
Sıra Türk'e geldi miydi hemen tutar evirir
Sopa vurur başa bele - tabancamı geri ver

Bir bahane bulmuşsunuz Bekrî fıkrası gibi
Bir tebligat yazmışsınız hamam mavrası gibi
Sevdiğini eller almış badak tafrası gibi
Bu tavırlar nedir hele - tabancamı geri ver

Adam vurmadım siz gibi, masuma gezlemedim
Nümayiş yapan gençleri hevesle gözlemedim
Yalan olur şunca aydır desem ki özlemedim
Yetişir evine gele - tabancamı geri ver

Ankara'da hakim varmış ummazdım hiç yalan yok
Sanırdım arzuhalimi hiç ciddiye alan yok
Siz de bilin şimden geri öyle yağma talan yok
Lades olmaz bile bile tabancamı geri ver

Bahadırhan Dinçaslan

20 Mart 2024 Çarşamba

Son Bozkırlı

Yürün beyler tam mevsimi
Bahar döndü yaz gibidir
Avşarların geçit resmi
Yatuklara naz gibidir

Arslanleyin duruşumuz
Kazak börü çavuşumuz
Kan içmek ayş u nuşumuz
Adam yemek haz gibidir

Kanım kaynar fokur fokur
Taşağımla dolar çukur
Serçe bana meydan okur
Benim sözüm baz gibidir

Düşün peşime peşime
Dokuz eş eklen eşime
Eyvah girerse düşüme
Kız gelinin kaz gibidir

Koman obasını basın
Bıyığıma adam asın
Ana oğlunu arasın
Bu meydanda caz' gibidir

Bala üşer tek arılar
Üşün gülüşsün tanrılar
Ağıt eden kart karılar
Kulağıma saz gibidir

Kulum etsem dokuzunu
Sürüp gitsem domuzunu
Bağına eksem tuzunu
Tümen kessem az gibidir

Bizi desin taze yırlar
Tarih efsanemiz sırlar
Biz gelmeden yeşil kırlar
Biz geçince daz gibidir

Bahadırhan Dinçaslan

8 Mart 2024 Cuma

İnşirah Sokağı



Örtünmüş ya uyumuyor basbayağı ölüdür,
Kadem düşmanı kaldırım kemikle örülüdür,
Benim de gençliğim işte bu şehre gömülüdür:
Baş taşımı göreceksin bakınca uzağından.

Sarhoşlar vardı bir zaman yurt tutup köşeleri
Gülle gibi sekerdi dev surlardan neşeleri.
"Kır" derdi "sana fedadır dizdiğim şişeleri"
Esirgemezdi varını yarinin ayağından.*

Şimdi hangi el tutuyor duhter-i rez destinden?
Hangi ayağın tozuna mısra döşer mestinden?
Yalnız bir nota yükselir rübab-ı şikestinden
Yalnız bir incecik duman tütüyor çerağından.

Doğru yollar bana göre değilmiş, sapacağım.
Mısralardan bir put dikip ömrümce tapacağım.
Şimdi aklımda tek şey var seninle yapacağım
Kurtulunca kevn u mekan can u beden bağından:

Kuyruğunu gök yüzünde unutan kurdun izi**
Önümüzde kıvrılırken, çok uzaktan denizi
Görünce bir lahza durup, bağlayıp elimizi
Küçük adımlarla inmek İnşirah Sokağı'ndan

Bahadırhan Dinçaslan

*"Ayağın sakınarak basma aman sultanım / Dökülen mey, kırılan şişe-i rindan olsun"

**Zenebüs sirhan, kurt kuyruğu, fecr-i kazib.

Görseli Önder Kaya'nın bir paylaşımından aldım.

1 Şubat 2024 Perşembe

Alparslan'a Kudumiye

-"İran'da Çocuklarına 'Alparslan' Adını Vermek İçin Mücadele Eden Türk Aile, 27 Aylık Mücadeleyi Kazandı", TamgaTürk'ten bir haber-

Biz çok öldük adımızı andımız ettik diye
Az yaşadık ongunumuz alıcı kuştur malum*
Dağa taşa adın koyan Oğuz Han'dan bakiye
Ad koymadan filiz vermez nazlı olur bu tohum

Dedemizi öldürdüler ad koyar soy soylardı
Yâda özendi bazımız çağırsak dilim dönmez
Oysa günden aydan mülhem nice adımız vardı
Şimdi yitik nağıllarda küllenir ama sönmez

İt börüdür kul yağıdır herkes aslına varır
Aslıma ben varacağım cehennem odunuyum
Adımı duyunca hala Fars'ın benzi sararır
O Hüsrev'in iç oğlanı ben Tong'un budunuyum

Tanrılarsa Arap yahut Fars değilim diyerek
Benim tenimi yakacak - Erlik Kağan kollasın!
Ejder yiyen evladına yağı olmaz engerek
Hindu kulum yedi molla beşiğimi sallasın

Yılan çıyan isimliye etme sakın mudana
Arslan adlım kurt mayalım yürümeden dineldin
Efsiz ofsuz Türk oğlu Türk Küpçü'den selam sana
Alparslan'ım, balam menim, dünyamıza hoş geldin.

Bahadırhan Dinçaslan

*Yırtıcılar az yaşar, uzun sürmez doğanlık.

29 Ocak 2024 Pazartesi

Kindar



Beni şeytan senin rahme düştüğün gün kunladı
Sol omzunda muhbirim var kendinden kaçamazsın
Senin benim olduğunu kör Azrail anladı
Cinler kapattı yolunu ölmeden açamazsın

Ayaksızsam sürünürüm yine bulurum seni
Elsiz kalsam tükürürüm dişimi kurşun diye
Mil çek gözüme, sonunda o korkmuş ifadeni
Göğsüme dağlatır yine tadarım biteviye

Seni saklayan kaderse levh-i mahfuzu kırar
Hangi tanrıya sığınsan mabedini yıkarım
Kuş olup sen şu bulutlu göğe etsen de firar
Kırk ikindi kanadının dibinde ben çakarım

Ya sen, ya ben kaçma davran bugün dürülsün defter
Yoksa ömrünce ne zaman gelirim sezemezsin.
Öldür beni! Ciğerimden deve dikeni biter
Çelme takar ayağına gönlünce gezemezsin.

Bahadırhan Dinçaslan