Benim bir huyum vardır. Arada bir, ülkücü şehitlere yazılan ağıtları okurum. Özellikle Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu'nun, Akif'in "Asım'ın Nesli"nden mülhem Asım'ın Nesli şiir serisini... Sanırım ülkücülükten kopamamam biraz bu huyum nedeniyledir.
Geçenlerde yine okurken, şahsen tanışmadığım, Facebook arkadaşım Ahmet Karahan ağabeyle tesadüf oldu, bu şiir serisini andık. Şiirlerden birinde anılan "Kara Mürsel, kara üzüm gözlü Mürsel"i, Mürsel Karataş'ı sık sık düşünür, "mesela o genç, anısı yaşatılmayacaksa, boşuna mı öldü" diye anar dururdum. Ahmet Bey de, "Mürsel sanki şu an karşımda gibi..." dedi, ve o dediğinden beri kafamda dönüp duran mısraları şimdi temize çektim. Şiirin ithafı ülkücü şehitleredir ama, Ahmet Karahan'a hediye ediyorum.
Ülkücü Şehit
Yanık bağrı kızıl kurşun sorağı
Pırıl pırıl isyan, vakar ve ülkü
Bilmem kaç bin yıllık göçün durağı
Islığında yetim kalan o türkü.
Ufukta bir yitik güneş avlayan
Göz değil, tirkeştir ucundan çekik
Bir müphem uzağa alıyor nişan
Bıyığından sarkan iki sert tetik
Dikilse, Tanrıdağ, Mingitav, Altay,
Eğilse bir şihab arzın üstüne
Yüzü günebakan, esrik dolunay
Kıblesi bir muştu allanan güne
Bir delik açıldı göğün yüzünde
Boşaldı zemberek, saat duruldu
Kıblesinde bir bozkurtun izinde
Tam Allah'ı görecekti, vuruldu.
M. Bahadırhan Dinçaslan
*Esrik dolunay tabiri, Dilaver Cebeci'ye ait...
2 Haziran 2015 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder