23 Mayıs 2011 Pazartesi

Cennet Kayıp


-A man can die but once-
Shakespeare

Ölebilir de insan; fakat yalnızca bir kez
Ve yaşıyor bazımız ancak bilindiğince*
Bastığın yer sırattır: kılıçtan keskin, ince
İşte insan: aşkında buram buram cehennem
Düşünde kayıp cennet, âh yüzü asla gülmez
Yitik çocukluğumdan bana el eder annem
Doğabilir de insan, fakat yalnızca bir kez!

Her ten ölü derisi, soğuk ıslak muşamba
Her bakışta çocukluk zamanımdan yadigar
Büyüdükçe dehşeti benle büyüyen esrar
İki kocaman delik bilinmeze açılan
Âh o bir çift patlak göz, âh o saatli bomba
Gözlerimden süzülüp beynimi yiyen yılan
Beynimde kıvrım kıvrım ölü deri... Muşamba!

Ölende mi cesaret, yaşayan mı çok korkak?
Ey ölümde kıvrılıp düğümlenen tek Tanrı!
Ölümden ötedeki köyün sensin muhtarı
Yak köyünü, şehrini; Neron'dan neyin eksik?
Bırak, herkesi al ben burda kalayım, bırak
Anneme diktirdiğim kefen cebimde pislik
Sana baş kaldırıyor utanmadan bu korkak!

Sen! Ananın rahminde doğmadan ölen çocuk
Katiline kızma ki senden bahtiyar yoktur
Ki ölümün önünde herkes biraz çocuktur
Tatmadın hiç bu hissi gül ey taptaze hiçlik
Eskitmeyecek seni çıkmadığın yolculuk
En güzel miras belki babandan sana piçlik
Ey sen! Var olmadıkça tertemiz kalan çocuk!


Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

*"Bilinmeyen şey var olmamış demektir" hatırladığım kadarıyla Goethe'ye ait bir söz.

Meraklısına not:

Çocukluğumdan kalan, ölümüne az kalmış bir hastanın kocaman olmuş gözbebeklerinin hatırası gözümde canlanınca...

John Milton'un atmosferinin etkisi de yadsınamaz. "Paradise Lost" Kayıp Cennet olarak çevrilmiş, olması gereken de bu, ama "Cennet Kayıp" dediğimde her şey farklılaştı, birden.

12 Mayıs 2011 Perşembe

Kimlik

-Kardeşim Koca Furkan Dinçaslan'a hediyemdir.-

Bir Elif'in gözlerinde
Ben, bin Elif'e aşığım
Köküm tarihten derinde
Çözemezsin... Karmaşığım...

Tayga çamurudur tenim
Öz gardaşımdır Binboğa
Babam Tanrıdağ'dır benim
Anam benzer Bengüdağ*'a...

Dedemden daha eskiyim
Doğacak oğlumdan yeni
Bir tanrıca musikiyim
Doğu yelinde duy beni:

Sözü, makamı, notası
Türk'e dair bir türküyüm
Yarınki Türk'ün atası
Dünkü Ata'nın Türk'üyüm!

Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

*Bengüdağ: Elbruz da denen, Kafkas Türklerinin "Mingitav" (Bengüdağ, Ebedi Dağ) dediği dağ...

Meraklısına not:

"Milliyetçilik sevgiden ileri gelir" cümlesinin biraz açılmışı. Kendisine duyduğum sevgi milliyetçiliğimi oturttuğum temellerden biri olduğu için, kardeşime hediye etmiştim.

5 Mayıs 2011 Perşembe

Rabenballade Türkçe Yorumlama

Bir ağacın dallarına konmuş üç mağrur kuzgun
Üçü birbirinden kara, rengi ölümden solgun

Biri konuştu: "Dostlarım! Ziyafet pek yakında
Ölmüş bir yiğit yatıyor kalkanının altında!"

Ama sadık köpekleri kollar efendisini
Cesedini gözler döner tepesinde şahini

Derken erişti bir ceylan sardı yaralarını
Öptü ölü dudakları ve kazdı mezarını

Gömdü aşkını toprağa. Ulu Tanrı bize de
Böyle kuşlar böyler kurtlar ve böyle bir yar bahş ede.

M. Bahadırhan Dinçaslan

4 Mayıs 2011 Çarşamba

Kuşla Konuşan Adam

Hava öyle güzeldi
Ki şair olmak suçtu...
Neden sonra O geldi,
Sanki yalçın bir burçtu...

-Ama taştan değildi-
Bir kuş gördü,irkildi,
Yere kadar eğildi:
Kuş ölmüştü...Korkunçtu...

Şefkâtle dürttü adam,
Kuş gibi öttü adam,
Dedim, 'üşüttü adam!
Ölü kuşla konuştu? '

Aldı kuşu eline,
Ben gülerken haline,
Sızıp seher yeline,
Adam kuş oldu uçtu...

2009
Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Meraklısına not:

Gülhane Parkı'nda, ölü bir kuşla konuşan "deli"nin ilhamıyla.

Kriz II

Belin doğrulmaz olur,
Bir dağ biner kulunca,
İnan, dilin tutulur,
Krize tutulunca.

Hele gözün kararsın,
Korkunç düşler kurarsın,
Bir yudum su ararsın,
İçemezsin bulunca.

Bir sır perdesi ölüm,
Ben de önünde tülüm,
Hayat güzeldir gülüm,

Ölür gibi olunca...

2008
Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Meraklısına not:

Ani bir göz kararması ardından, sanırım bir banka çökmüştüm ve bu dizeler kendiliğinden gelmişti.

Kriz

Ben aşk pazarında müflis bir tacir,
Açmadan dalında solan tomurcuk,
Vatanında gurbet çeken muhacir,
Analı babalı bir yetim çocuk...

Bir yere varmayan yolun yolcusu,
Her yola tanıdık bir ayak izi,
Çok erken düştüğüm gayya kuyusu,
Onyedi yaşımda kırk yaş krizi...

Hüzünlü bir şarkı,minor notalar,
'La' sesi içinde kaybolan sesim,
Efkarlı mısralar,dertli kıtalar,
Zelzele koparan titrek nefesim...

Itri'ye nazire yaparcasına,
Gömüldüğüm hazan melankolisi,
Bir yaprak dalından koparcasına,
İçine düştüğüm sonbahar sisi...

Olmamak,olmamak,işte mesele! ,
Olmayı olana terkediyorum,
Yağ artık gönlünce yağmur,çisele,
Zehrimi damardan zerkediyorum...

Artık umrumda mı,ne soğuk ne yaş,
Tabiatla kardeş oldum bu gece,
Artık esrarkeşim,artık ben ayyaş,
Mutlu son,hikayem bitti böylece...

2007
Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Meraklısına not:

Nevşehir şiiri mi, Kayseri şiiri mi hatırlamıyorum ama, başarısız bir öğrenci, hayal kırıklığına uğramış, geleceği muğlak; bu onun şiiridir. 17 yaşımdan bir kesit...

1 Mayıs 2011 Pazar

Korku


Korku

İçeri odada bir kapı sesi,
Musluktan beynime düşen damlalar,
Düşünce tuzağı,akıl öksesi,
Bu seslerde apayrı bir tını var...

Korkunç bir ahenkle volta atıyor,
Kim olduğu meçhul ayak sesleri,
Kulağımdan sızıp beyne batıyor,
İşkence sesleri,dayak sesleri...

Soguya çekilen mazlum bir maznun,
Üç koca ifritin homurdanışı,
Tek tük kelimeler:Suç-Ceza-Kanun,
Kurbanın seçimi ve...Adanışı...

Canhıraş bir ses ve kesilen gırtlak,
Hırıl hırıl kurbanın son nefesi,
Zalimce kahkaha atan bir hortlak,
Cismi yok...Yalnızca ses ve gölgesi...

Ve...Yeni bir sahne...Değişti konu,
Sanki,bir tiyatro sergileniyor,
Şimdi; bir ortaçağ engizisyonu,
Bir ses...Yalvarıyor ve dileniyor...

Merhamet...Merhamet diyor,durmadan,
Bir kadın sesi bu,incecik,mahzun,
Hışırtı,yanık et kokusu,duman,
Cadı yandı herkes halinden memnun...

İçeri odada gülüşler,şenlik...
Kadının başında iğrenç yamyamlar,
Kafamın tasında açılan delik,
Beynimi patlatan korkunç tamtamlar...

2007
Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Meraklısına not:

Kayseri şiiridir. Evde, gece 2 gibi uyandım ve içeri odadan hakikaten sesler geliyordu. Gidip, bilimsel açıklaması olan "sebebi" bulmak yerine, kalıp "mistik" kalmasına izin verdim, ve bu şiire ilham verdi.

Dilenci


Üstü başı kapkara;
Gözünü ufuklara
Saplayıp biraz para

Pul değil dilendiği;
Yalnızca merhametti...

Bağırmak istedi:'Hey! '
'Ayşe Hanım,Ahmet Bey! '
İçinde başlayan şey

Açamadı ağzını;
Yine içinde bitti...

'Orda bir dilenci var'
Hepsi buydu...Bu kadar!
Aldırmadı insanlar

Önemsiz varlığına;
Öylece geçip gitti...

Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Meraklısına not:

Bir Güngören şiiri. Güngören'de sadece ümitsizlik ve hayal kırıklığı görebiliyordum, etrafımda.

Filistin'e Mektup

Yorganımın altından,enkaz altındakilere...

'Baba'yı bir daha göremeyecek,
Ya gözü kör oldu,ya 'baba' öldü...
Ne farkeder! Filistin'de bir çiçek,
Soldu da ne oldu? Kimler üzüldü?

Elinde bir sapan,'abi' savaşta...
'Anne' ağlar durur...İçi boş kabuk...
Ağlamak hakkındır,ufacık yaşta,
Kocaman bir hışma uğrayan çocuk...

Kaldı bu kapkara kışın ardından
Gelecek bahara kurduğun düşler,
Derler:'Bir insanlık suçu bu...' YALAN!
İnsanlık suçunu insanlar işler...

2009
Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Meraklısına not:

Bir haber gördüm,duydum ya da okudum,hatırlamıyorum. '...Filistinli '***' babasını bir daha göremeyecek...' Başı ve sonunu hatırlamadığım bu haber müthişti...Babası mı ölmüştü yoksa bombalardan çocuğun gözüne bir şey mi olmuştu? Ben hangisinin bir çocuk için daha acı olduğunu düşünüp üzüledururken... Dedi ki bir ses bana:Ne farkeder! ...