10 Ağustos 2015 Pazartesi

Şükrü Baba'nın Yeri

Bir gazele sarıp emanet etti
Aklını caminin şadırvanına
Zılline döngeri işaret etti
Kadehini kırdı, kıydı canına

Şükrü Baba'nın yerine gelirdi
Tanırdım. Geçimsiz, biraz ukala
Bir tuhaftı zaten. Demek delirdi
-Bir dağda kurt öldü... Camide salâ-

Sohbete dalınca arkadaşları
İçerken bir resme bakar dururdu
Sonra neden bilmem kalın kaşları
Çatılır, sigara yakar dururdu

Bir gün sordum "Kardeş, anlat şu derdi
Dil çözmezse içmekten fayda nedir?"
Kendi gibi tuhaf bir cevap verdi:
"Bilmezem kam-ı dil-i şeyda nedir."

Yutkundu, uzandı sonra rakıya
Öz kanını içen bir adam gibi
Nakaratta eşlik edip şarkıya
Yaylandı gelmeden şişenin dibi

Titredi kalkarken dudakları "Eh..."
Bıyığında boz tütün lekesinde
Ezdiği izmarit, koyduğu kadeh
Bir yarım yetmişlik terekesinde

"...Bana müsaade" vasiyetiydi
Mekandan geceye su gibi aktı
Demek o geceden bu niyetiydi
Ve Şükrü Baba'yı bize bıraktı

Tanıyacak onu, gelse ne zaman
Kim Şükrü Baba'nın meyhanesine
Son sigarasından bir içli duman
Karışır bu şehrin efsanesine

M. Bahadırhan Dinçaslan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder