2 Eylül 2015 Çarşamba

Epiphany

Bir yıldızsız feza kafatasımda
Layemut saklambaç bir bilmeceyle
Yazgımı avcuna alan tılsımda
"Yukarda nasılsa yerde de öyle."

Gözlerimde fersiz bir intifada
Aynamda heyula, şekilsiz, silik
Beni Leheb soyu avuçlarımda
Allah'a nazire bir kimsesizlik

Güneşin altında yeni bir şey yok
Ve bütün yarınlar bir adımlık yol
Kupkuru sedefin meyvesi barok
Tatar Çölü'nü bekleyen karakol

Ne zaman haykırsam buz alev garaz
Yağar arştan arza ölü melekler
Gözüme kast eder bir sinsi mecaz
Endülüs'te bana havlar köpekler

Lanetim çınlatır taht odasını
Bir rabbin cesedi titrer, ürperir
Bir dehşet sarmalar kethüdasını
Tılsımı bozulur ağzımda erir

Kusarım: İyelik sancımı, beni
Beslerim ağzımdan yavrularımı
Ne "keşke", ne "neyse"; yalnızca "hani?"
Yakarım bütüne müştak yarımı

Avlarım bahçeme konmazsa suna
Ne canlar yakarım, yansa da canım
Esirgenen bir tebessüm uğruna
Ağlatırım ve ağlarım: Pişmanım

Ey rabler efsunu lahuti etir
Boşandır yalandan, sıyrıl gerçekten
Buğusu üstünde bir seher getir
Reyhani'nin özlediği çiçekten.

M. Bahadırhan Dinçaslan

Notlar:

-quod superius sicut inferius
-tebbet yedâ ebî lehebin ve tebb
-nihil novi sub sole
-külli atin karib
-il deserto dei tartari
-un chien de andalou
-gott ist tot

-"ben de bir aşığım reyhani adım 
sorun çiçeklere, az mı ağladım 
benim tabiattan tek bir muradım
götüreyim nazlı yare bir çiçek."




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder