Ne bir kulak duyar senin mahzun şikayetini
Ne zavallı ahvaline bir göz nigehban olur
Görünmez celebler çeker kancalarla etini
Buzul yalaz mengeneler kasığında burulur
Mil çekilmiş gözlerinden yeşil irin ağlarsın
Karanlığın fısıltısı iğneler kulağını
Bir imkansız el beklersin seni avutup sarsın
Yalarsın ümidin çoktan kurumuş bulağını
Çatlak dudağında tuzlu bir ikrah oğul verir
Ufalanır parmakların her nereye dokunsan
Reddedilmiş evlat gibi yapayalnız ve hakir
Asra kasem hüsranıyla karşında: İşte insan!
Binlercesinden birisin cehennemin dibinde
Bir cemde binlerce teklik birbirine yabancı
Her lahzada var olmanın azabı, akabinde
Kezzap solumuşsun gibi ince, keskin bir sancı!
M. Bahadırhan Dinçaslan