6 Mayıs 2010 Perşembe

Yağmurun Kızı


Yağmura uzanan bir eldi,gördüm;
Susuzluğu tutuyordu avcunda,
Titreyen bir neşe parmak ucunda;
Damlalardan daha güzeldi...Gördüm!
Yağmura uzanan bir eldi...Gördüm!

Dudakları çorak, çatlak ve kuru
Su çıkmıştı yalnızca su olmaktan,
O parlak, berrak ve engin kaynaktan
Önce gözleriyle içti yağmuru,
Dudakları çorak,çatlak ve kuru...

Onu kuşatarak boğasım geldi
Dört yanından ilahi bir maviye,
Kız hep böyle neşeli olsun diye
Yağmur olup gökten yağasım geldi,
Onu kuşatarak boğasım geldi...

Dolaştım yıllarca nerdedir diye
Dünyanın en latif, en berrak suyu.
Yok Yusuf'u olmadığım bir kuyu!
Her hüsranda başka yerdedir diye
Dolaştım yıllarca nerdedir diye...

Huzuruna süründüm ağlayarak
Ne ulu dağların bembeyaz karı,
Ne en yeşil vadilerin pınarı
Değildi o iki göz kadar berrak;
Huzuruna süründüm ağlayarak...

Tercümansız hislerim gibi yanık
Sundum gözyaşımı...Birden sevindi,
İçimi kemiren o azap dindi,
Ağlamak gülmekten güzeldi artık;
Tercümansız hislerim gibi yanık...

...

Yağmurun kızının öyküsüdür bu
Derler ki bu kızı yağmurda gören,
Bir hükme uğrarmış "rind"e çeviren,
O bir cezbe, ben de O'nun meczubu;
Yağmurun kızının öyküsüdür bu...

Muhammed Bahadırhan Dinçaslan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder