22 Mayıs 2012 Salı

Vatan Gibi Kadın

İçimde bir Genç Osman'a kıydı bu kahpe felek,
Bir yerimde bir İstanbul Mustafa'ya ağlıyor...
Pençesinde bir beyhude ümidin,tükenerek
Hevesim Cem Sultan olmuş kafire bel bağlıyor...

Sensiz sahipsizim gülüm Kerkük gibi öksüzüm
Kerbela'da Hüseyin'im, mancınıkta İbrahim...
Peşindeyim,yürüdükçe dağa dönüyor düzüm
Sen ki Şirin'den şirinsin ben ki Ferhat değilim!

Bakü'ye moskof tankları girercesine girdin
Çıksan da silinmeyecek kalbimden kanlı izin.
Sen,bayraktın! Boş toprağı yurt eder,can verirdin
Bak,getirdim selamını sana Karadeniz'in...

Ey düşümde Ayasofya gibi beliren kadın
Aşkım baki kalır yine; kubbe çöker,taş erir
Ne zaman ki tespih gibi nabzımda vuran adın
Silinir kalbimden; o dem Kerkük bir kürt şehridir!

M. Bahadırhan Dinçaslan

-bir kaç yıl sonra hatırladığım bir şiirim...-

20 Mayıs 2012 Pazar

Gotik V

"Ölüler bağrıyor mezarlarından;
Yolcular, oturun taşlarımızda!
Onları deviren biziz toprağa,
Biz attık onları böyle ayağa;
Sakın atlamayın kenarlarından!
Ölüler bağırıyor mezarlarından..."
Necip Fazıl Kısakürek


-Türk Ocağı Mezarlığında, yağmurlu bir akşam-

Islak mezar taşlarından dinlediğim musiki
En rahatsız dokusuyla gri-gotik serencâm
Bu akşam bir yeniçağdır şahit olduğum belki-
Belki gökten rahmet değil kindir yağan bu akşam

Bak ölüler uyanıyor - uyusun yaşayanlar
Dinle küt küt nabız sesi, kemik sesi toprakta
Bürünürken tek tek cisme en adsız hezeyanlar
Taşlardan ismi silinen ölüler uyanmakta...

İşte doğa doğuruyor: ölüler ışkın ışkın
Baş baş tomurcuk toprakta sarıklılar, fesliler
Sanki tadıp şehvetini karşı konmaz bir aşkın
Kafesinden azad olmuş kuş gibi hevesliler

...

Yazık... Yeni bir çağ değil bin yıllık mutad imiş
Bakma oynaştıklarına hepsi yine gömülü
Silik adlarını tekrar kazıdılar, meneviş
Bitti ve girdi mezara, uyur gibi, her ölü...

M. Bahadırhan Dinçaslan

8 Mayıs 2012 Salı

Olam e son arebil des

"Do they only stand
By ignorance, is that their happy state,
The proof of their obedience and their faith?"

John Milton


Zincire vur beni tanrım uğursuzum hırsızım
Gözbebeğimin ardına gizledim hakikâti
Nabzım küt küt günâh vurur cehennem kokar ağzım
Karanlık mazîmin dölü gebe kaldığım âtî

Kırk çapulun bakiyesi damarlarımda günâh
Bakir maviler belası sarının tohumuyum
Kendi yavrusunu boğan bir çakal kadar küstâh
En cüretkâr sorgu bende: "Tanrı mıyım, kul muyum?"

Ki aldığım nefes haram nefes versem cinâyet
En çamurlu yağmurların asidi ciğerimden
En utanmaz nâziremdir yükselen âyet âyet
En karanlık bulutlara sızan gölge terimden

Benim, benim en sebepsiz korkuların kaynağı!
Gece düşlerine girip çocukları korkutan
En itiraf edilemez tutkuların tutsağı
Ve iftihâr ediyorum annem ağlarken: "Utan!"

Bir gülüş, bir gülüş için sonsuza dek ağlamak
Bir günlük sefaya sattım sonsuz saltanatımı*
Şimdi ufukta ricât var sinmiş, yılmış ve korkak
Melül melül bekliyorum eyerledim atımı

M. Bahadırhan Dinçaslan

*"A horse! A horse! My kingdom for a horse!"

Shakespeare