22 Ağustos 2014 Cuma

Deşt-i Kıpçak'tan Beriye

"Ey subh-dem yeli ne öğersen tatârını?
Müşgin saçında gör ki ne Tâtâr'a düşmüşem."

Nesimi

Deşt-i Kıpçak'tan Beriye

Hükm-ü kün feyekün men de bu cihana düşmüşem
Sakin-i adn idim gülsüz gülistana düşmüşem

Gülüm deyu ah edüben arşa varınca zârım
Asmân bahşı bir teselli gül-dehana düşmüşem

Cânım üfleyip cismime nefh-i alihe el-hak
Yar peşinde nefessizem derd-i cana düşmüşem

Deşt-i Kıpçak'tan vasl-ı yar serabının peşine
Misl-i Sümmani men rah-ı Bedehşan'a düşmüşem*

Havadisi meşum el-hak tatar-ı bad-ı saba
Men bad-ı kıblede pinhan bir ayana düşmüşem

Haccımdır rah-ı yarda men payine yüz sürmeye
Tenim ihram tinim kurban yardan yana düşmüşem

Zinhar verme deyipdurur şair mest Türkman'a tığ
Eyvah Neshi! Duhter-i rez bin Türkman'a düşmüşem!*

M. Bahadırhan Dinçaslan

"Tatar Çölü" başlıklı şiirimin devamıdır.

Sümmani ve Bedehşan hikayesi için, Sümmani'nin "dedim belki yar bu yana düşüptür" dediği, "imdi yolum Bedehşan'a düşüptür" diye bitirdiği destanına bakınız.

Son Türkman ve şair hikayesi ise, Necati Bey'den mülhem:

"ey serv-i nâz gamzeye öğretme gözlerün
zinhar virme mest olıcak Türkmâna tığ"

(nazlı servi, gözlerini gamzeye alıştırma. 
Türkmen sarhoş olunca, eline sakın kılıç verme.)

Girişteki beyitte, tatar önce "ulak" anlamında kullanılıyor, ardından bir Türk boyu anlamında.

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Tatar Çölü

"Korkuyla dikilir bu kez mezarından Lazarus
Bu, kuzeyin soluğudur, buzulların sesidir"

Lazarus, M. B. Dinçaslan

Mahşer muştusu bir atlı kuzeyden gelen Tatar*
Belli belirsiz heyula meşum kuzgun kanatlı
Evvel gece kocakarı istihareye yatar
Kuzeyden gelen bir Tatar mahşer muştusu atlı
Tabiri melûn: varınca şafak tersinden atar

Uğul uğul kuzey kıyam ve kıyımın peşinde
Dinleme! Dinleme yeter hatif kastı kulağa
Kündeler sonsuz çelmeler Yakup'un güreşinde*
Sonu gelmez sen ne Yakup ne Musa çıkma dağa
Bakma göze suikastı gözbağı ateşinde

Ahdine güven mi olur çiğ süt emmiş ademin
Atîk cedit cümle ahit hıyanete gebedir*
Indallahta etsen dahi bozulur da her yemin
Öptüğün hacer-ül esved, sarıldığın Kabe'dir
Benim dersin ya cevabı yoktur: Gerçekte kimin?

Yok; tek hece ayet sırr-ı elif ve lam dahi mim
Yok; tek celsede hükmüdür Kuzeyle davamızın
Buzullara çığ düşürür tokmak vurunca hakim:
Dikilir başına cellat heyûlası o kızın
Tepende kahkaha atar vecd içinde Serafim*

Deşt-i Kıpçak yok ummanı kum deryası boz deniz
Boynunda bir ak Albatros bozuk pusula levent*
Bin fersahta bir taş balbal geldiğin yönü ramiz
Kuzeyde mücrim titreten bir belalı nihavent*
Güneyin sesinde mahur bir beste, munis, leziz

***

Atlı gelmeyecek. Ribat murabıta işkence!
Tatar çölünde nöbetim bitti, ben dönüyorum
Mahzun aylardır tek satır yazamadığım günce
Gün doğup gözden düşmüş bir kandilce sönüyorum
Yaşamak değil ey şair, yaşamak öldüğünce!*

M. Bahadırhan Dinçaslan

Notlar:

Tatar Çölü: "Il Deserto dei Tartari", hayatım boyunca okuduğum en sıkıcı romanın adı.
Tatar: Tatar, divan şiirinde aynı zamanda "ulak" anlamına gelir.
Yakup'un Güreşi: Sami geleneğindeki "Tanrı yahut melek ile güreşen Yakup peygamber" motifi.
Ahd-i atik, ahd-i cedit: Eski Ahit ve Yeni Ahit, Tevrat ve İncil de diyorlar.
Serafim: Sami geleneğinde bir melek sınıfı.
Albatros: The Rime of the Ancient Mariner şiirinde denizcinin öldürdüğü ve bu yüzden başına olmadık belalar gelen kuş.
Mücrim titreten nihavent: "Kimseye Etmem Şikayet" diye bilinen Sarkis Efendi bestesi.
Öldüğünce yaşamak: Faruk Nafiz'in "şair sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın" dizesine gönderme.

5 Ağustos 2014 Salı

Avşar Kızı

"Avşar kızı suya gider
Badem gözler çekikçedir..."

N.Y. Gençosmanoğlu

Avşar Kızı

Kırk gözenin parıltısı saçında ıstar ıymış*
Sin sin oynar gözlerinde yıldızlar, Avşar kızı
Gamzelerin kaç yiğidi peşinde sefil koymuş?
Yeni doğan taylar gibi arsızlar, Avşar kızı

Yar m'olur çöl çakalına Binboğa'nın maralı
Şakımaz kafeste Sarız meşelerinin kuşu
Ancak kurda üleş olur yaylaların kuralı:
Ancak Bey'edir kendini bir Hanım'ın sunuşu

Dursa: kılıç gibi zarif ve o kadar ölümcül
Yürüse: Dağlar yekinir yerinden peşi sıra
Ayak bastığında biten: Nergis, gelincik, sümbül,
Gözleri yıldız bırakır bakınca ufuklara

Saraylarda sultanların gıptasıdır sürdüğü
Türkü söyler su başında, tanrılar dilsiz kalır
Güneşin çatında yazın uzanıp da gördüğü
Bir tanrının rüyasıdır ya yarım bırakılır:

Bize iskan vurdu eyvah! Sürgün çattı, dağıttı
Dağıldı göğünde yedi yıldızlar, Avşar kızı
Dün, savrulan bir yıldızdan dinlediğim ağıttı
Bakma. Nadimim. Baktığın yer sızlar, Avşar kızı...

M. Bahadırhan Dinçaslan

Istar ıymak: Avşar ağzında kilim dokumak
Çölün çakalı dağın maralına yar olmaz: Avşarları "uslandırmaya" gelen Derviş Paşa namlı fırka-ı islahiye sürüsünün baş domuzuna, göz koyduğu Avşar kızının intihar etmeden evvel verdiği cevap
Saraylarda sürdüğü: Atsız'ın meşhur "saraylarda süremem dağlarda sürdüğümü" dizesinden mülhem.