Müşgin saçında gör ki ne Tâtâr'a düşmüşem."
Nesimi
Deşt-i Kıpçak'tan Beriye
Hükm-ü kün feyekün men de bu cihana düşmüşem
Sakin-i adn idim gülsüz gülistana düşmüşem
Gülüm deyu ah edüben arşa varınca zârım
Asmân bahşı bir teselli gül-dehana düşmüşem
Cânım üfleyip cismime nefh-i alihe el-hak
Yar peşinde nefessizem derd-i cana düşmüşem
Deşt-i Kıpçak'tan vasl-ı yar serabının peşine
Misl-i Sümmani men rah-ı Bedehşan'a düşmüşem*
Havadisi meşum el-hak tatar-ı bad-ı saba
Men bad-ı kıblede pinhan bir ayana düşmüşem
Haccımdır rah-ı yarda men payine yüz sürmeye
Tenim ihram tinim kurban yardan yana düşmüşem
Zinhar verme deyipdurur şair mest Türkman'a tığ
Eyvah Neshi! Duhter-i rez bin Türkman'a düşmüşem!*
M. Bahadırhan Dinçaslan
"Tatar Çölü" başlıklı şiirimin devamıdır.
Sümmani ve Bedehşan hikayesi için, Sümmani'nin "dedim belki yar bu yana düşüptür" dediği, "imdi yolum Bedehşan'a düşüptür" diye bitirdiği destanına bakınız.
Son Türkman ve şair hikayesi ise, Necati Bey'den mülhem:
"ey serv-i nâz gamzeye öğretme gözlerün
zinhar virme mest olıcak Türkmâna tığ"
(nazlı servi, gözlerini gamzeye alıştırma.
Türkmen sarhoş olunca, eline sakın kılıç verme.)
Girişteki beyitte, tatar önce "ulak" anlamında kullanılıyor, ardından bir Türk boyu anlamında.