27 Mart 2020 Cuma

Noctifer

-Togan Temür'den Coleridge'e, Xanadu'ya yakılan ağıtların ilhamıyla-

Cinler üşüştü yine iman tahtamda tuğla
Islığımı boğuyor musallat bir heyula
Geceyi gergefinde doku ağına dola
Meşum öten kuşları cezbet ökseye getir

Hani o eski beste... Kubilay'dan ağırdı
Dinlediğinde çekik gözleri kısılırdı
Sarı ırmağın seli kadim santuru kırdı!
Davacıyım! Deniz ol ahir celseye getir

O günden beri böyle uğulduyor sarayım
Kan çanağı gözlerle ne kadar dolanayım?
Geceyi getir bana sessizce uyuyayım
Mağribin mor tülünü sar bir buseye getir

Çamuru ufalanmış kemiğinin tozundan
Nakışının keskisi Musa'nın boynuzundan
Sırla çatlaklarını Kızıldeniz tuzundan
Fağfur'un küllerini koy bir kaseye getir

Sonra, elinde kase, gez dağların başını
Savur külleri göğe, bul yağmurun taşını
Kırık kasene topla Allah'ın gözyaşını
Ninni söylesin bana göğü çiseye getir

M. Bahadırhan Dinçaslan

1 Mart 2020 Pazar

Piyade

-Topçumuza yazdığım şiire latifeyle karışık iltifat eden, piyade sınıfından Türk subayımıza-

Gittiği yere ber-kadem vatan taşıyan asker:
Bütün çiçekler postalın altında bitmek ister

Rüzgar meyustur saçına değmediği gün eli
Dağlar inler: Bu yiğidin ardında yürümeli!

Yürü! Ardı kızıl elma her yarın, her koyağın
Yürü! Yada yadırgıya deprem taşır ayağın

Sarsılsın cehenneme dek sen yürürken ileri
Derin uykusunda arzın titresin kemikleri

Gürlesin şehitliklerden bir uğursuz fırtına:
Ses versin höyüklerinden yürüyüş kararına!

Tanrıdağ'ın heyelanı Altay'ın meşum çığı
Kanında kabaran kinle yakın eder uzağı

Öfken düşman boğazında cehennemin dişleri-
Ve asker olmak isteyen çocukların düşleri

Seninledir. Seninleyiz, mutlaka açılacak
Bütün yolların sonunda seni bekleyen kucak

M. Bahadırhan Dinçaslan