14 Şubat 2014 Cuma

Nesimi - Ey Bergüzide Suret

ey bergüzide suret, cansan veli, ne cansan!
hem ism ile müsemma, hem cism ile revansan

aba vü ümühattan sensen hülasa, şeksiz
ey kainata maksat, maksud-i kün-fekansan

çeşm u ruhun sıfatı kevn u mekana sığmaz
ey gevher-i yegane, sen genc-i lamekansan

leyl ü nehar içinde şems u kamer gibi, uş
her yana kim bakarsam aynel yakin ayansan

herk eyledi cemalin nurunda kün-fekanı
ey gevher-i hakikat, şerh eyle kim, ne kansan?

arz u semada yoktur bir zerre senden ayrı
ey cümlenim vücudu, bacümle der-miyansan

her şeyde gerçi sensen, ey mah, güneştan ezhar
âmâ sanır ki, gözden laşey gibi nihansan

yüzün kitab-ı münzel, zülf ü ruhundur ayet
ey halıkın kelamı, dilimde tercümansan

hakk suretinde insan sensen gelen cihana
ey tanrının sıfatı, alemde cavidansan

can u cihanı sensiz neyler muhibb-i sadık?
ey aşığın hayatı, hem can u hem cihansan

sevdalı nergisinden düştü cihana kavga
ey hüsn içinde fitne, serfitne-i zamansan

kandırdı kainatı kand-u nebata lalin
ey hüsrev-i melahat, şirin, şeker-dehansan

hüsnün tecellisinden geldi vücuda alem
ey vaiz, ebsem ol kim, yalancı kıssehansan

haktan gelen kelamın mucizdir ey nesimi
sensen ki, künd ü kenzin esrarına beyansan

Kaynak: İmadeddin Nesimi Seçilmiş Eserleri, Cilt II, Sayfa 74, Lider Neşriyyat, Bakü 2004


10 Şubat 2014 Pazartesi

Mişli Geçmiş Zaman

-Nihil novi sub sole-*

Sigaralar öksüz kalmış tablada
Son nefes beyhude alıp verilmiş
Burda gün doğarken orda, sılada
Akşamın yanına yarim serilmiş

Uzanmış da sarmış aşkla geceyi
Gözler kapanalı olmuş epeyi
Burda ben dinlerken uzak kuzeyi
Güneyde kıpkızıl güller derilmiş

Bir anlamı varsa bu sabahların
İlk defa yenidir gelecek yarın
Güneşin altında eski esrarın
Taptaze sırrına bugün erilmiş

M. Bahadırhan Dinçaslan

Nihil novi sub sole: "Güneşin altında yeni bir şey yok."

Özlemimi bir de saat farkı yaratacak kadar uzak bir gurbete düşmüş adamın gözünden anlatayım dedim. Bu veçhile bu şiir, Rusya'daki kardeşim Koca Furkan Dinçaslan'a ithaf olunur.



8 Şubat 2014 Cumartesi

Tepeden Tırnağa Hırs İçindeyim - Ramiz Rövşen

Təpədən dırnağa hirs içindəyəm
Dönmüşəm dustağa hirs içindəyəm
Bu hasar içində, bu hirs içində
Ürəyim özünə yer tapa bilməz
Bir çiçək qoxusu, bir quş sesi de
Daha ürəyimə yol tapa bilməz

Səpdim öz yarama mən öz külümü
Adam öz külünə bulanır belə
Dişim parça-parça kəsir dilimi
Şeirim hecalara bölünür belə
Mən belə adamam məndən uzaq gəz
Uzaq gəz xeyrimdən, şərrimdən mənim
Daha bu qələmim çiçək bitirməz
Qızlar çələng hörməz şeirimdən mənim
Qaçdım məni sevən gözlərdən daha
Hamının sevgisi gözündə qalsın
Ev tikən deyiləm sözlərdən daha
Qoy hamı o çölün düzündə qalsın
Sən də daşlamağa özgəsini tap
Məni ömür boyu daşlayan adam
Gilası mürəbbə quzunu kabab
Şairi heykəl tək xoşluyan adam.

Yox heykəl ummuram bu yer üzündə
Mənim daş olmağa yoxdu həvəsim
Daş olub lap ulu Füzulinin də
yanında durmağa yoxdu həvəsim

Mən sənin yanında dururam
Sənin... küçənin tinində dilənən qarı
Başindan var-dövlət yağan ölkənin
Bəxtəvər günündə dilənən qarı
Heç kəs sığal çəkməz düm ağ saçına
O gümüş telindən öpürəm sənin
Qorxma pul qoymuram sənin ovcuna
Əyilib əlindən öpürəm sənin

Ramiz Rövşən

Türkiye Türkçesi:

tepeden tırnağa hırs içindeyim
dönmüşüm tutsağa, hırs içindeyim
bu tutsaklık (hasar: hisar, kale, etrafı çevrili yer) bu hırs içinde
yüreğim kendine yer bulamaz
bir çiçeğin kokusu, bir kuşun sesi
yüreğime yol bulamaz

kendi yarama kendi külümü saçtım
adam kendi külüne bulanır böyle
dişim parça parça kesiyor dilimi
şiirim hecelere bölünür böyle
ben böyle bir adamım, benden uzak dur
iyiliğimden de şerrimden de uzak dur benim
artık bu kalemim çiçek açtırmaz
kızlar çelenk örmez şiirimden benim
beni seven gözlerden kaçtım
hepsinin sevgisi gözünde kalsın
artık sözleriyle bina diken değilim
bırak hepsi o çölün sahrasında kalsın
sen de taşlamak için başkasını bul
beni ömrüm boyunca taşlayan adam
kirazı reçel, kuzuyu kebap
şairi de heykel gibi (heykel olunca) seven adam

hayır heykel ummuyorum bu yer yüzünde
benim taş olmaya yoktur hevesim
taş olup öyle fuzuli'nin de
yanında durmaya yoktur hevesim

ben senin yanında duruyorum
senin... sokağın köşesinde dilenen kadın
başından refah yağan ülkenin
en mutlu gününde dilenen kadın
kimseler okşamaz ak saçını
o gümüş tellerinden öpüyorum senin
korkma. para koymuyorum senin avcuna
eğilip, ellerinden öpüyorum senin

6 Şubat 2014 Perşembe

Cehenneme Dört Nala

As the riders loped on by him he heard one call out his name:
"If you want to save your soul from Hell a-riding on our range
Then cowboy change your ways today or with us you will ride
Trying to catch the Devil's herd -- across these endless skies!"

Yoksun ve her gerçek bir parça yalan
Her şey biraz kadük, eğreti, şikest
Ey en kafir parıltısı göz alan
Ey cennetler bağışlayan putperest!

...

Gözlesin felaketlerin en azimi: kariya!
Yargılanmam! Ben devirdim terazimi kariya!
Reddederek medh u sena ve tazimi, kariya;
Geliyorum yaktım ikbâl u mazimi, kariya!

-Geliyorum haviye!
Geliyorum hutame!
İnanmadım raviye:
İşim bütün netame-

İki elimle yaptığım âsâr: hepsi benimdir!
Ve ben İblis'im, münkirim benimsin diyenlere
Vârım: bir çift göz çukuru ve zayıf bedenimdir
Bir mide bulantısıyım hiç geçmemek üzere

Bakan yaşlanır gözüme, tam da bu yüzden beni
Tevekkeli değil sevmez anne düşkünü çocuk
Dokunsam kömüre keser en nadide madeni
Dışlanmış parmak uçlarım tam da bu yüzden soğuk

Cennet kaybolalı bin yıl olmuş mudur diyorsun?
Ya da "şeytani" bir kötü sıfat oldu olalı?
İzle: bütün insanlığın gözün bağlayan efsun
Kalktığında levh-i mahfuz kırk yerinden yamalı

-Cehennemde bir mevsim*!
Yanıyor bahçelerim!
Önümde rehber nefsim
Peşimde şüphelerim-

...

Korkma kadın! Yemem seni, kaçma dur
Gülme çocuk! Ölümün pek yakındır
Kerubim'i sağır eden bu vakur
-Sus be adam!- Şarkım senin şarkındır

Eşlik edin: Yargılanmam, sınanmam
Ya da susun: iğdiş edilmiş itler.
-Gülesim var- Ben bu ateşte yanmam
Kıvılcımı benden değilse eğer

...

Sen, ne yürekler hoplatan felaketi bilirsin
Ne anlarsın nasıl müthiş bir yalazdır Haviye
Aklın almaz ki bir şair cehennemine girsin
Bir yakımlık cigarama ateş alayım diye.

M. Bahadırhan Dinçaslan

Karia, Haviye sözcükleri ve şiirin kurgusunu anlamak için aşağıdaki Karia Suresi'ni okuyunuz. Hutame, Haviye gibi, cehennem tasvirlerinde kullanılan bir sözcük.

Kerubim: Cherubim. Hıristiyan geleneğinde tanrının etrafındaki melekler. Kimi eserlerde, Tanrı'ya sürekli ilahi söyledikleri anlatılır.

*Cehennemde bir mevsim: Une saison en Enfer, Arthur Rimbaud'un kitabının adı.


Karia

1. yürekleri hoplatan büyük felaket! (Karia, ancak diyanet böyle çevirmiş.)

2. nedir o yürekleri hoplatan büyük felaket? (Karia nedir?)

3. yürekleri hoplatan büyük felaketin ne olduğunu sen ne bileceksin? (Karia'nın ne olduğunu sen ne bileceksin?)

4. o gün insanlar, her biri bir tarafa uçuşan küçük kelebekler gibi olacaktır.

5. dağlar da atılmış renkli yünler gibi olacaktır.

6. işte o vakit, kimin tartıları ağır gelmişse,

7. artık o, hoşnut olacağı bir hayat içinde olacaktır.

8. ama kimin de tartıları hafif gelirse,

9. işte onun anası (varacağı yer) hâviye'dir.

10. sen hâviye'nin ne olduğunu ne bileceksin?

11. o, kızgın bir ateştir.

4 Şubat 2014 Salı

Girdâb Gazeli

Kâ’be olmasa kapun ay ile gün leyl ü nehâr
Eylemezlerdi tavâf ol güzeri döne döne
Necati Bey

Girdâb Gazeli

Zikr-i cehri etsem ism-i dilberi döne döne
Desem ey büşra-yı bahar gel beri döne döne

Setr-i nakş-ı sühan ile hafi kıldığım sırrın
Aksi çınlatsa âbar-ı aferi döne döne

Ben pervane acep midir gerdan-ı ateşiyim
Farzdır tavaf beyt-i âtâ-averi döne döne

Râhın revanıyım yarın yar gözümden revandır
Girdab olmuş bir ben benden içeri döne döne

Duydun mu duht-ı merdümün bu ademde tesirin?
Sarar manend-i duhter-i rez seri döne döne

Neshi misl-i peygamberdir neshinde evvelinin
Rind-i aşkındır bozuyor ezberi döne döne

M. Bahadırhan Dinçaslan

Sözcükler:
Zikr-i cehri: Sesli zikir, bazı tasavvuf akımlarınca benimsenmiştir.
Büşra: Müjde
Setr-i nakş-ı sühan: sözlerin, kelamın nakşı ve süsüyle örtmek
Hafi: Gizli (bir de zikr-i hafi vardır, zikr-i cehrinin karşıtı)
Âbar-ı afer: Yeryüzünün kuyuları. Meşhur "içinde saklayan sırrı kuyuya söyleyen adam" mitosuna gönderme.
Pervane: Bir ateşin etrafında dönmesiyle meşhur böcek.
Gerdan: Dönen
Beyt-i âtâ-aver: ihsan veren ev. Beytullah, yani Kabe
Rah: Yol
Revan: Giden, akan
Benden içeri: Yunus'un meşhur "beni bende demen ben bende değil / Bir ben vardır bende benden içeri" deyişine gönderme.
Duht-ı Merdüm: İnsan kızı
Duhter-i Rez: Üzüm kızı, şarabın lakabı. Nedim'in ""destide duhter-i rez destde duht-ı merdüm / kime el verdi felek böyle begim dünyada" yani "testide üzüm kızı, elde insan kızı / felek kime böyle bağışta bulunmuştur?" dizelerine gönderme.
Manend: Benzer
Neshetmek: Kaldırmak, geçersiz kılmak
Rind: Dünyaya aldırmayan
Neshi: Mahlasım